RÖPORTAJ - Sinemanin usta ismi Engin Çaglar: "Oynadigim hiçbir filmi festivale göndermedim"Dilek Dalliag- "Metin Erksan can dostumdu benim. Metin agabey Türk sinemasinin en önemli yönetmenidir benim gözümde. Lütfi Akad ile baslayan sinema, hemen arkasindan Metin Erksan, Atif Yilmaz, Halit Refig var"- "Fatma Girik, hem ilk oynadigim filmin kadin oyuncusu hem de sonradan da çok çalistigim isim oldu. Fatma'nin bir ayricaligi vardi, böyle bakardi gözleri masmavi, çok candan, çok yardimseverdi"- "S

RÖPORTAJ - Sinemanin usta ismi Engin Çaglar: "Oynadigim hiçbir filmi festivale göndermedim"Dilek Dalliag- "Metin Erksan can dostumdu benim. Metin agabey Türk sinemasinin en önemli yönetmenidir benim gözümde. Lütfi Akad ile baslayan sinema, hemen arkasindan Metin Erksan, Atif Yilmaz, Halit Refig var"- "Fatma Girik, hem ilk oynadigim filmin kadin oyuncusu hem de sonradan da çok çalistigim isim oldu. Fatma'nin bir ayricaligi vardi, böyle bakardi gözleri masmavi, çok candan, çok yardimseverdi"- "S

ISTANBUL (AA) - DILEK DALLIAG - "Kadin Degil Bas belasi", "Kinali Yapincak", "Feride", "Makber" ve "Rüyalar Gerçek Olsa" gibi unutulmaz birçok Yesilçam filminde basrol oynayan Engin Çaglar, Antalya Film Festivali'nde yasadiklarindan dolayi uzun yillar filmlerini festivallere göndermedigini belirterek, "Haksizlik var. Ben de ondan sonra 'Bir daha benim hiçbir filmimi festivallere göndermeyeceksiniz.' dedim yapimciya. Herkes bir durdu, 'Ya sen kimsin mesela?' dendi. Yapimcilara çünkü faydasi olacak. Yok, Antalya'ya göndermek niyetindeyseniz baska arkadas oynasin dedim. Hiçbir festivale gidecek filmi ben istemedim. Oynadigim hiçbir filmi de festivale göndermedim. Ta ki 2011 senesine kadar." dedi.

Sanatçi Engin Çaglar, sinemayla iç içe geçen 55 yili, Film-San Vakfinda 7 yildir sürdürdügü vakif baskanligini, üniversitelerde ve kendi adina kurdugu atölyesinde gerçeklestirdigi sinema egitim söylesilerini, ilk filmlerini, Fatma Girik, Neriman Köksal, Sadri Alisik, Metin Erksan ve Hayri Esen ile anilarini, 1970 Türkiye ve 1971 Avrupa Güzeli esi Filiz Vural ile 50 yillik mutlu evliliklerinin hikayesini Anadolu Ajansi muhabirine anlatti.

SORU: Duvarda sizin yazip yönettiginiz "Babam Benim" film afisi var, önce onu sorayim. Yeni bir film mi?

Engin Çaglar: "Babam Benim, benim çekecegim film. Bir baba-kiz hikayesi olacak. Fotograf olarak afis yaptik. Kizin kim oldugu belli degil su anda. Çünkü 5-6 senedir var. Kizin belirli bir yasta olmasi lazim. Üniversiteyi bitiriyor, doktor oluyor. 25 yasinda falan oluyor, 6 yil egitimleri var. Ilk doktor atandigi yerde bir adamla karsilasiyor, balikçi. Babasi o. Baba kizini tanimiyor, kizi da babasini. Hikayesi benim. Senaryo hazir. Parasal sikinti yüzünden yapamadik. Sinemalardaki hareketlenme daha da ilerlesin, çekecegiz. Nihayet para kazanmak için yapiliyor, herkesin alacagi var oradan. Sinema ile ilgili bir sey oldugu zaman hiç kötü olmam, hep iyi olurum."

SORU: Dileriz kisa zamanda çekersiniz filminizi. Film-San Vakfindayiz. Siz de baskani olarak uzun süredir burada görevinizin basindasiniz, ne güzel.

Engin Çaglar: "Çok tesekkür ediyorum. Iyi ki geldiniz. Ben Film-San Vakfinin asagi yukari 7 senedir baskaniyim. Bizim her 3 senede bir seçim yapiliyor. Ben 1, 2 ve 3. seçimi kazanan ilk baskaniyim. Zaten vakif kanununa göre 3 dönemden fazla basinda kalamiyorsunuz. 3 kez seçimi kazanip, sonra bir arkadasiniza devrediyorsunuz. Benim 2,5 senem falan var."

SORU: Yesilçam'da geçen 55 yil, bir ömür aslinda ve yine Yesilçam sokagindayiz. Beyoglu’ndan hiç ayrilmamissiniz.

Engin Çaglar: "Benim için de önemli tabii, evet. Sinemanin çok güzel bir dönemi var. Hem dünya sinemasinin hem de paralelinde Türk sinemasinin bir tarihi var. (Türk sinemasi) Su anda bulundugumuz sokakta baslamis. Burada eskiden 70-80 film sirketi vardi. Simdi film sirketleri kalmadi. Baska yerlerde dizileri çekmek için firmalar var."

- "Ben sinemaya gönül verdigimden beri hep sinemanin içinde oldum"

SORU: Neler yasadiniz o dönemlerde, kimler vardi burada, bu sokakta? Hatta bu binada kimlerle ayni havayi soludunuz? Kimler geldi geçti?

Engin Çaglar: "En eskilerden bir tanesiyim Türk sinema tarihinde. Büyük bir kismi rahmetli oldu. Bir kismi da tabii artik çalisamaz durumda. Ama ben sinemaya gönül verdigimden beri hep sinemanin içinde oldum. Yurt disinda okudum. Ilkokuldan sonra Robert Koleji imtihanini kazanarak 5 sene orta bölümünde okudum. Oradan Sisli Terakki'ye gittim. Bitirdikten sonra da Almanya'ya gitmek için imtihana girdim. Yurt disina imtihanla gönderiyorlardi. Türkiye'nin dövizi her zaman oldugu gibi o zaman da kisitli. Ancak hak eden ve Ankara'da yapilan devlet imtihanini kazananlar yurt disinda okuma hakki elde ediyordu. Iste ben de onlardan birisiyim. 1961-1965'te Almanya'da kaldim, üniversite okudum. Oradan askerlik yapmak için döndüm. O zaman askerlik 24 ay. Simdiki gibi öyle lokma askerlik yok. Biz uzun süre askerlik yaptik. Hatta 36 aydi, donanmada denizci olmak. Ben ona da razi oldum. Kaydimi yaptirdim ama 1960 ihtilalinden sonra çikan kanunla ayricalik olmasin diye hepsi 2 sene yapildi, Ben de bahriye askeri olarak hatta 26 ay yaptim. 1. Kibris Harekati'nda biz Kibris'a giden grupta olacaktik denizde. Sonra Johnson Mektubu ile yari yoldan döndü donanma. Ben de orada askerligi bitirdim. Almanya'da 4 sene kaldigim için, orada kalma ve çalisma hakkim vardi."

SORU: Almanya'da iç mimari okudunuz degil mi?

Engin Çaglar: "Iç mimari okudum evet, güzel sanatlar fakültesinde. Babamin meslegi. Babam da güzel sanatlar mezunu. Istanbul'da o zaman Güzel Sanatlar Akademisi'ydi simdi ismini degistirdiler, Mimar Sinan Üniversitesi oldu. Babam oradan mezun. Tabii erkek çocuk hep babasinin tarafina gider."

SORU: Anne-babaniz egitimci bildigim kadariyla?

Engin Çaglar: "Evet, annem de babam da ilkokul ögretmeni. Hatta o zaman Atatürk cumhuriyeti, ögretmenlik çok üst düzeydi. Halam, teyzem, dayim, enistem hepsi ilkokul ögretmeni ve ögretmen okulu mezunuydu. Benim anne tarafimdan 9 kuzeniz. Onlarin da çogu anneleri, babalari gibi egitimle ilgili oldu. Ailede bir tek memur olarak, ögretmen olmayan ben varim. Ama o benim içimde hep varmis. Beni simdi sinema bölümü ile ilgili okullar davet ediyor ve sinema okullarina gidip sinema söylesisi yapiyorum. Sahneye çikiyor, sinemayi anlatiyorum."

SORU: Bir nevi egitim veriyorsunuz gençlere?

Engin Çaglar: "Evet ama onlarin kadrosunda memur statüsünde degilim."

SORU: Oyuncu olarak ne sanslisiniz ki bir ögretmeni de doktoru da mimari da oynayabilirsiniz degil mi?

Engin Çaglar: "Tabii. Pazarda hamali da oynadim, profesör doktoru da mühendisi de sarkiciyi da. Her rolü oynar sinema oyuncusu. 'Ben sunu oynarim, sunu oynamam.' diye bir sey yok. Ama hep ismi en yukarida olan, afislerde ismi yazilan, basrolü oynayan kadinla erkek oyuncudur."

SORU: "Filmin jönü" diye geçiyordu isminiz.

Engin Çaglar: "Jön genç demek aslinda. Filmin jönü-jöndami yani genç kizi ve genç erkegi, evet."

- "Ögretmen Yayinlarinda uzun yillar babamla ortak çalistim"

SORU: Anneniz Makedonya göçmeni, Üsküplü. Babaniz ise Azak Denizi kiyisindan Süküroglu Asireti'nden gelen Sadik Övet. Babaniz ilkokullardaki harita ve atlas küreleri tasarlayan önemli bir isim.

Engin Çaglar: "Evet. Cagaloglu'nda 'Ögretmen Yayinlari' diye bir sirketimiz vardi. Orada ben de babamla ortak olarak uzun yillar çalistim. O rahmetli olunca ben yine devam ettim. Ama sonra format degisti. Onun için ben de sinema agirlikli islerde çalistim."

SORU: Çocukken babanizla atlas üzerinde ülkelere bakar miydiniz, ilgilenir miydiniz mesela?

Engin Çaglar: "Tabii ki. Matbaaciyim ben. Babam beni gönderirdi. Orijinalini babam yapardi, güzel sanatlar akademisi zamaninda. Çok güzel resmi var. Benim de resmin çok iyiydi. O orijinalleri yapar ama onun matbaada 3 bin-5 bin basilacak seviyeye gelmesi lazim. Matbaadaki baski islemlerinin basinda ben oldum. Bende marifet çok."

SORU: Çok hos. Peki, Ses Dergisi Yarismasina girip ikinci olusunuz ve oyunculuga baslamaniz Fatma Girik'le.

Engin Çaglar: "Evet, 1962 senesinde Ses ve Hayat Mecmualari vardi, renkli tifdruk baski. Hayat, meshurlarin hayat hikayeleri, politikalarina göz atan siyasi bir taraf mecmuasiydi. Ses Mecmuasi da sinema, tiyatro, oyuncularla röportajlar yapan sanatla ilgili bir dergiydi. 1963 senesinden itibaren gençler sinemaya çok merakli. Film sayisi çogalinca kadronun olusmasi, kadin-erkek basrol ve alt rollerin olusmasi adina yapilan bir yarismaydi. Çünkü senede 299 sinema filmi çekildigi bir dönem var Türkiye'de. Ilk baslarda tabii daha azdi. Biz sinema oyunculari olarak her ay bir filmde oynardik. Her ay bir filmde oynarsan, senede 12 film çekersen aranan oyuncusun sen. Öyle 4-5 filmle aranan oyuncu olman mümkün degildi. Ben ilk baslarda hep 12 filmde oynadim."

SORU: Basta "Kadin Degil Bas Belasi", "Kinali Yapincak", "Feride", "Makber" ve "Rüyalar Gerçek Olsa" olmak üzere sayisiz filmde oynadiniz, dönemin 4 yaprakli yoncasi Türkan Soray, Fatma Girik, Filiz Akin ve Hülya Koçyigit'le, Selda Alkor, Itir Esen, Emel Sayin gibi önemli isimlerle çalistiniz degil mi?

Engin Çaglar: "Evet. Hülya Avsar da var. Ben hepsiyle çalistim. Hem öndekiler, benden daha evvel oyuncular var. Benden daha evvel baslamislar. Ben biraz geç geldim. 28 yasindaydim sinemayi kazanip geldigimde. Çünkü erkeklerde bir de askerlik sorunu var. Iki sene de askerlikte gidiyor tabii. Ben onu da bekledim çünkü baslarsin, sonra araya 2 sene askerlik girer, arasi sikinti olur sonrasi. Ben üniversiteyi de Avrupa'yi da, askerligi de halledeyim diyene kadar 28 yasina geldim. 28 yasindan beri Türk sinemasinin içindeyim. Su anda Film - San Vakfi'nin da baskaniyim ve oyunculuk kadar, yöneticilik, organize isleri yapmak, festivalleri de organize etmek hep bana nasip oldu diyelim."

- "Fatma'nin bir ayricaligi vardi, böyle bakardi gözleri masmavi, çok candan, çok yardimseverdi"

SORU: Peki hepsi birbirinden degerli basrol kadin oyuncularin içinde en uyumlu, keyifle çalistiginiz kimler oldu?

Engin Çaglar: "Tabii ki hepsi birbirinden degerli. Ama Fatma Girik, hem ilk oynadigim filmin kadin oyuncusu hem de sonradan da çok çalistigim isim oldu. Fatma'nin bir ayricaligi vardi, böyle bakardi gözleri masmavi, çok candan, çok yardimseverdi. Yani düsünsenize ilk film çekimine gidiyorsun, yönetimi, teknik kadroyu, ekibi, oyuncu kadrosunu tanimiyorsun. Bir de çok meshur, çok sevilen, Türkiye'nin bildigi bir kadinla karsilikli oynuyorsun. Onun sana bakisi, tavri yani yardim mi ediyor seni köstekliyor mu, destekliyor mu? Öyle bir seyler de vardi. Ben sinemaya gelmeden evvel bütün literatürü okudum. Hem Hollywood sinemasini, hem dünya sinemasini okudum. Ingilizce ve Almanca, iki lisanda da sinema için yazilmis önemli kitaplari orijinallerinden okudum. Müthis bir zevk. Oynuyorsun, en kabiliyetli teknik ekip çekiyor seni, en güzel isikla. Çünkü mecburlar sana, basrol oynuyorum. En iyi, en güzel beni göstermeleri lazim kadin oyuncuyla ikili olarak tabii."

SORU: Bir kadin ve bir erkek basrol, filmin bel kemigi ama kadin oyuncularin erkege, erkek oyuncularin kadina çelme takmasi ya da köstek olmasi durumu oluyor muydu gerçekten?

Engin Çaglar: "Bazilarini ben hissediyorum oluyor. Aralarinda bir sürtüsme olursa olur. Yani bir de yeni gelmis birisiysen. Yani dedim beni kabul ederler mi? Etmezler mi? Bilemiyorsun ne oldugunu. Önünden geçer, hafif yan durur. Sana gelen isigi gölgeler. Senin yüzün siyah çikar, sahnede çekilmis olur, yandin."

SORU: Ama siz sansliymissiniz rahmetli Fatma Girik ile oynadiniz ilk filminizi ‘Öksüz’ ile. Sonrasi da güzel gelmis.

Engin Çaglar: "Evet, Öksüz'de. Fatma çok yardimci olurdu. Can dostumdu benim. Dedigim gibi sonra çogu filmde Fatma ile oynadik. Türkan Soray ile 3 sinema filmim var. O da arka arkaya geldi. Simdi dördü de sinemanin kraliçeleri. Oynadiklari her film büyük is yapiyor, oynadiklari her film her festivale gidiyor. Her sehirde seyircisi var, gösteriliyor. Simdi bu 4 kadinla karsilikli oynamak, onlarin popülaritesini sen de aliyorsun demek. 'Kim Fatma'yla Türkan'la, Hülya Koçyigit'le karsilikli oynayan bu yeni çocuk?' deniyor ama 3-4 sene sonra da basliyorlar benim yanima da yeni gelen kizlari koymaya. Artik sen Türk sinemasina mal olmus oluyorsun böylece."

- "Siyah-beyazlar dahil filmlerimin arsivi bende mevcut"

SORU: Efendim filmlerinizin arsivi dahil Türk ve dünya sinemasindan filmlerin ve kitaplarin yer aldigi sinema ve sanat tarihi kütüphaneniz varmis evinizde, öyle mi? Saniyorum 18 tane siyah beyaz filminiz sonrasinda renkli filmlere geçis ile sayisiz filminiz var.

Engin Çaglar: "Evet. 18 tane dogru."

SORU: Bu arsivi tutmaniz bilinçli bir seçim miydi? Çünkü sinemacilarin çogu arsivlerini ya çok tutmaz ya bulamaz ya da filmler yanmis olur. Bu filmlerinizin hepsi sizde mevcut mu gerçekten?

Engin Çaglar: "Evet, mevcut. Renkli filmin sahibi çok. Herkes sahip çikmis. Renkli filmlerden hiç eksik, kayip yok. Sütlüce'deki müze var o zaman. Sirketlerin ve film sahiplerinin birer kopya verdikleri bir yer. Orada siyah-beyaz dönemi agirlikli. Siyah-beyaz filmle renkli filmin emisyonunda farklilik var. Siyah-beyaz film oynuyor, bitiyor, Anadolu'ya da gönderiyorlar, geliyor. Depoya koyuyorlar. Ondan sonra bakiyorlar ki, depoda çok yer kapliyor. Asidin içine atiyorlar siyah-beyaz filmi. O asit çözüyor üstündeki siyahligi, filmin ana emisyonunu. Filmi çikariyorsun bembeyaz. Hiçbir sey kalmamis. Öyle çok kayip film var. Benim 9-10 tane filmim var siyah-beyaz, ona sahip çikilmis. Ben de sahip çiktim. Bende hepsinin kopyasi var. Isi bitti diye Anadolu'ya gönderdikleri, orada kaybolan veya geldigi zaman emisyonu çözülen filmleri kesip, ayakkabilarin baglarinin ucuna takilan naylon serit olarak kullaniyorlardi."

SORU: Ilginç, bilmiyordum.

Engin Çaglar: "Tabii. Sinemada benim anlatacaklarimi herkesin bilmesi mümkün degil. Filmin emisyonu çikiyor, altindan 2-3 gram gümüs çikiyor. Gümüs oksittir filmin üstündeki. Isigi görünce bir kisim yaniyor, siyah yaniyor, o da negatiftir. Negatiften basiyorlar pozitife. Onun içinde nitrat asitte çözülünce 2-3 gram gümüs kisim asagi düsüyor. Iste o 2-3 gramlik gümüs için koca 300 metrelik filmi, bobini atiyorlar. Çikani da kesip kesip ayakkabilarin baglarinin uçlarina takilan o naylon serit haline getiriyorlar."

SORU: Masallah oyunculugunuzun yani sira teknik anlamda da bilgi ve detaylara hakimsiniz.

Engin Çaglar: "Insan bir is yapiyorsa onun her seyi bilmesi lazim. Yani ben onu biliyorum, onu bilmiyorum yok öyle bir sey. Sinemadan bana kim ne sorarsa sorsun, 'Bir dakika, ben su kitabima, notlarima bakayim da size anlatayim.' demem. Aninda anlatirim. Üniversitelerde de söylüyorum bu lafi. Sinema okuttuklari üniversitelere gidiyorum. Salon dolu, önde de hocalar oturuyor. Bana akliniza gelen her seyi sorabilirsiniz sinemayla ilgili diyorum. Bir dakika ben bir notlarima bakayim demem."

SORU: Üniversitelerin sinema bölüm ögrencileriyle bulusurken mezun olunca yönetmen ve kamera arkasi teknik alanlarda çalismak isteyen gençleri nasil buluyorsunuz?

Engin Çaglar: "Simdi sanslari az. Çünkü asagi yukari 240 üniversite var Türkiye'de su anda. Bunun 180 tanesinde sinema bölümü var. Oradan çikan ögrencilerin o kadar is bulma sansi yok."

SORU: 180 üniversite ve sinema bölümü aslinda ciddi bir rakam ve böyle düsününce sinema dahisi bir ülke olmamiz gerekiyor gibi. Sizce de öyle mi?

Engin Çaglar: "Tabii evet ama iste hiçbir sey bilmezsek ne kolay gidiyor. Zor. Çok merakli olanlar, isi titizlikle ele alanlar da teknik ekip oluyor. Yönetmenlik, kameramanlik yapiyor. Oyunculuk baska bir sey. Güzel genç kizlar ve yakisikli erkekler olmasi lazim. Dünya sinemasinda da Türk sinemasinda da böyle. Bizim basrol oynayan bütün kizlarimiz çok güzeldir, erkeklerin hepsi yakisiklidir. Tabi öyle çikiyor çünkü. Herkesin, bütün seyircilerin sevdigi kadin, sevdigi erkek oyuncu var."

SORU: Mesela kimler var Türkiye'de begendiginiz genç kiz ya da erkek oyunculardan?

Engin Çaglar: "Türkan Soray, Hülya Koçyigit, Fatma Girik, Filiz Akin. Hepsi bir harika."

SORU: O sizin döneminizin güzel yildizlari. Bugün, su dönemde mesela izlediginiz yenilerden kimler var?

Engin Çaglar: "Kimler var?"

SORU: Çok sayida genç oyuncu var, ben size soruyorum sizin begendiginiz kimler var diye?

Engin Çaglar: "Ben soruyorum, isimleri var mi? Kimler var? Su dizide Ayse rolünü oynayan bir kiz var, gördün mü? Kizin ismi ne? Bizde Türkan Soray'in, Hülya Koçyigit'in, Fatma Girik'in, Engin Çaglar'in, Cüneyt Arkin'in filmi var. Simdikilerde isim olarak kimin filmi, dizisi var?"

SORU: Çok var. Fahriye Evcen, Serenay Sarikaya aklima ilk gelenler.

Engin Çaglar: "Ne yapiyor simdi mesela onlar?"

SORU: Dizilerde oynuyor, filmler çekiyorlar.

Engin Çaglar: "5 sene sonra? 5 sene evvel de çok meshurlar vardi. Ne yapiyorlar simdi?"

SORU: Evet bugün projesi olmayan popüler oyuncular belki de bir süre sonra unutulabiliyor. Fakat siz hala varsiniz ve sizin döneminizin oyunculari hala sevgiyle aniliyor ve hatirlaniyorsunuz. Bunun formülü nedir? Simdikiler sizin kadar sansli mi?

Engin Çaglar: "Evet variz dogru. Çünkü bizim dönem kendi isimleriyle aniliyor, oynadiklari rollerin ismiyle degil. Iste Türk insanina çok tesir eden hikayelerde, rollerde resimlerimiz hala kalmis insanlarin beyninde. Türk sinema tarihi var. Ben biliyorum kimlerin oldugunu. Son on senedir Türk sinema tarihi diye bir kitap yok. Bes senedir olanlar nerede? Kim oldugu belli degil. Ama biz 1914 senesinden beri gelen yönetmen, kadin oyuncu, erkek oyuncu, yardimci oyuncu, karakter oyuncusu hepsinin isimlerini biliyoruz. Hepsinin filmleri oynuyor. Tabii Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) de filmler var. Orada bir stok var. Bütün filmlerden hem teknik malzeme, hem çekilmis siyah-beyaz filmler. Orada bayagi iyi de korunuyor. Yani saklandiklari yerin isisi, raflama sistemi ona göre. Her seyin içinde oldugum için biliyorum. Bir hanim simdi üniversitenin basinda, o davet etti bizleri. Benim teknigi de iyi bildigimi, oyunculuk içinden geldigim için herkesi tanidigimi bildikleri için çagiriyor, davet ediyorlar. Ben de gidiyorum. Hiç hayir demedim bugüne kadar. Sinemayla ilgili kim varsa beni davet eden hepsine gidiyorum."

- "1970'ten sonra Antalya’ya hiç gitmedim, ta ki 2011'e kadar"

SORU: 'Yesilçam'in Gülen Yüzü Engin Çaglar" isimli kitabiniz var. Anilarinizi, fotograf arsivinizi kullanarak anlattiniz degil mi?

Engin Çaglar: "Evet. Bendeki film arsivi simdi hiçbir kütüphanede yok. Her seyi saklamisim zamaninda. Bütün filmlerimin fotograflari ve tüm afisleri var. Filmler de var. Renkliler zaten kolay. Simdi hangi televizyonu açsaniz bizim renkli filmleri gösteriyor. Siyah-beyazlari da gösteriyor ama siyah-beyazlar kaybolmus. 1968 senesinde benim Fatma ile oynadigim ilk film ile 1969 senesinin film festivaline davet ettiler beni. Ilk Antalya'ya gidisim 1969 senesidir. Orada iki tane filmim yarismaya girdi. Ilk filmim, 'Öksüz' Fatma Girik'le oynadigim film. Bir de Türkan ile oynadigim 'Günah Bende mi?' filmi. Fatma'yla oynadigim filmi seyretmisler. Ben sonra aliyorum haberi. Fatma bir sene evvel Antalya'dan 'En Iyi Kadin Oyuncu' ödülü almis. Bir sonraki sene de Belgin Doruk'u seçmislerdi benim bildigim kadariyla. 'En Iyi Erkek Oyuncu' benim. Ama benim ilk filmim. 'Ilk filmiyle En Iyi Erkek Oyuncu olur mu?' diyorlar. Simdi jüri için laf olur, bir seyler olur diyorlar ve bana ödül vermediler 'Öksüz' filminde. Herkesten daha iyi. Çünkü filmin yönetmeni rahmetli Bilge Olgaç'ti. Ilk kadin yönetmendir. Cahide Sonku derler ama Cahide hanimin pek çektigi bir sey yok. Ama Bilge kamerayi da iyi bilen, senaryo, diyaloglari yazan, fotograf bilgisi ve teknik, montaj bilgisi çok olan yakin arkadasimdi. Rahmetli oldu maalesef. Ona da vermediler 'En iyi Yönetmen' ödülünü. Belki biraz sol görüslü, Antalya'ya karsi düsüncesi oldugundandi. Kameraman Ali Yaver'e 'En iyi Görüntü Yönetmeni ' ödülünü verdiler. Yani biz bekliyorduk ki filmin de almasi lazim. 1969 senesi öyle geçti. Ertesi sene yine davet ettiler bizi. Hülya Koçyigit ile oynadigim 'Kinali Yapincak' ile. O da çok ses getirdi. Çok büyük hasilati oldu. 'En Iyi Ikinci Film' ve 'Görüntü Yönetmeni' ödülü verdiler. O zaman teknik ekipte Rum kökenliler çalisirdi. Bana yine ödül vermediler. 1970'ten sonra bir daha Antalya'ya gitmedim. Ta ki, 2011 yilina kadar. Kizdim ben. Bakmayin böyle hep güler yüzlü olduguma, ters tarafim da var."

SORU: Yani orada haksizlik da var gibi hissetmissiniz galiba?

Engin Çaglar: "Haksizlik var. Ben de ondan sonra 'Bir daha benim hiçbir filmimi festivallere göndermeyeceksiniz.' dedim yapimciya. Herkes bir durdu, 'Ya sen kimsin mesela?' dendi. Yapimcilara çünkü faydasi olacak. Yok, Antalya'ya göndermek niyetindeyseniz baska arkadas oynasin dedim. Hiçbir festivale gidecek filmi ben istemedim. Oynadigim hiçbir filmi de festivale göndermedim. Ta ki 2011 senesine kadar. 2011 senesinde biraz politik durumlar da degisti. Antalya Üniversitesinin rektörüydü Belediye Baskani. Onun organizasyonuydu. Demis ki, 'Engin Çaglar'i çagiracagiz bu sene. Beni çagirdilar, kenara çektiler orada dediler ki. 'Gelecek sene Altin Portakal'i sana verecegiz.' Sok."

SORU: Onur Ödülü degil mi?

Engin Çaglar: "Tabii. Bir sene evvel söylüyorlar. Kimsenin haberi yok. Zaten önce söylüyorlarmis megerse. 3 ay önce söylüyorlar. Burada gördügünüz kütüphanede herkesin kitabi var festivalde. Ama yazarlari baska. Ya bir gazeteci ya bir romanci yaziyor. Dedim, kim yazacak benim kitabimi? Güldü herkes. 'Otur kendi kitabini kendin yaz. Biz hazirlikliyiz senin söyleyeceklerine.' Kendi kitabini kendisi yazan tek sinema oyuncusu benim."

SORU: Ne güzel yapmissiniz. Bu genç sinemacilar için de basucu kitabi gibi olmus.

Engin Çaglar: "Oldu da. Onun renkli basilmasi gerek. Çünkü hepsini siyah-beyaz yapiyorlar prensip olarak. Bir de kalmadi. Daha o sene kitabin satisi bitti. Ben simdi hazirladim. Onun orijinali ve basim yetkisi de bende. Renkli olarak basilacak. Su sartlar birazcik daha iyilestigi zaman."

- "Kötü adam oynasam film yatar"

SORU: Sizi genelde iyi karakter rollerinde izledik. Hafizalarimizda pek kötü karakterler yok.

Engin Çaglar: "Yok. Benden kötü adam çikmaz. Kötü adam oynasam film yatar. Jönden kötü adam olmaz, hep iyi adam olmali. Çünkü 'jön' demek, filmin satisina katki saglayandir. Kadin-erkek ikisine bakarlar. Insanlar gelir afise, 'Kim oynuyor filmde?' Erkek-kadin, ona bakar. Iyi olacaksin, güzel adam olacaksin, kiza iyi bakacaksin, bütün kötüleri dayaktan geberteceksin, döveceksin. Sonunda da kizi alacaksin, sarilacaksin, yanak yanaga kameraya bakacaksin, 'Son' yazacak filmde."

Soru: Filmlerinizde sizi çogunlukla Hayri Esen, Abdurahman Palay ve Toron Karacaoglu seslendiriyordu sanirim, degil mi?

Engin Çaglar: "Hayri Esen çogunlukta evet. Abdurahman Palay yok. O 'Nayir, n'olamaz'lari seslendiren isimdi. Toron Karacaoglu konustu, tiyatrocu ve benim arkadasimdi. Bu çok önemli. Seni seven insanin konusmasi lazim."

SORU: Bunun seçimini yapiyor muydu aktörler? 'Beni su isim seslendirsin' diyor muydu?

Engin Çaglar: "Tabii, diyordu. Rahmetli Hayri agabeyin çok piril piril sesi vardi. Bütün jönleri o zaman o konusuyordu. Ben bir gün geldim bu karsimizda Pesen Film var. Bütün bina Pesen Film, Nevzat Pesen'e aitti. Onun ikinci katinda seslendirme yapiyorlar. Seslendirme de çok önemli tabii. Sesin fizige uymasi lazim. Bakayim dedim. Nasil yapiliyor merak ettim. Ben konusmusum ama biz senaryoda okurken, sufle veriliyor. Biz ayni kelimeleri söylüyoruz kameraya. 'Ben seni çok seviyorum. Ne zaman gidecegiz? Anne, baba ben geldim.' gibi. Neyse, agzimin uymasi lazim, senkron deniyor. Ama tabii ses alinmiyor, sessiz çekiliyor. Ama onlarin elinde senaryo var. Açmislar, bizim filmlerden parçalari da koymuslar. Benim sahnem geliyor iste; 'Ben seni seviyorum, gel bugün gidelim suraya, annemi görelim, babam geldi.' falan konusuyoruz. Baktim Hayri agabey konusuyor beni. Çolpan (Ilhan) abla da kizi konusuyor. El ele tutusmuslar 5-6 kisi. Önlerinde senaryo, ben de arkada duruyorum filmin bas oyuncusuyum. Kimse bana 'Niye buraya girdin?' diyemiyor. Aslinda girmek yasak. Kimin sirasi gelirse, Hayri agabey onun elini sikiyor, 'Sira sende.' diyor. Çünkü hep ekrana bakiyorlar ve agzin yani senkronun tam oturmasi lazim. Onun elini sikiyor, bunun elini sikiyor. Ben bir anda güldüm, hepsi de döndüler söyle bir baktilar bana o anda. Bir sey de diyemiyorlar, dedim 'Kolay gelsin. Çok hosuma gitti. Ben de ögrendim ne yaptiginizi. Öpüyorum sizi, Allahaismarladik, güle güle.' deyip çiktim. Sonra ben kendi sesimle de oynadim. Artik ustalasiyorsun tabii."

SORU: Siz merakli her seyin içine girip bakan, yaramaz çocuk gibisiniz sanirim?

Engin Çaglar: "Tabii, varim her seyin içinde. 'Niye konusmuyorum ben? Ben de konusurum.' dedim. 'Agabey konusamazsin.' dediler. 'Niye konusamiyorum? Nereden biliyorsunuz?' dedim. Çektik, oldu. Kendi sesimle oynadigim diziler, bir de film var. Safa Önal'in meshur bir filmi vardir. Bütün karakterler ona yardim için bir film çektik. 'Onda kendi sesimle konusayim hocam sana.' dedim."

- “Metin agabey can dostumdu. Nikah sahidi de ben oldum”

SORU: Peki unutamadiginiz, beraber çalistiginiz yönetmen ve film var mi?

Engin Çaglar: "Metin Erksan. Metin agabey can dostumdu benim. Metin agabey Türk sinemasinin en önemli yönetmenidir benim gözümde. Lütfi Akad ile baslayan sinema, hemen arkasindan Metin Erksan, Atif Yilmaz, Halit Refig var. Ben onlarin hepsiyle tanistim, konustum. filmlerde de çalistim. Beni istediler hep. Çünkü ben büyüklerime saygi duyuyorum, küçüklere de yardim ediyorum. 'Engin'i alin, filmin yarisi hallolmus olur.' diyorlar mesela. Öyle imajim da var benim. Metin Erksan Türk sinemasinin çok önemli bir yönetmeni, en kafa adami benim gözümde. Çektigi filmlerinde iki defa Fikret Hakan'i oynatmis basrolde. Yetmisin üstünde filmi var. Filmleri hep farkli farkliydi. Metin Erksan'in en çok çalistigi erkek oyuncu benim. Bes filmde beni istemis. Çok yakin dost, agabey, kardes olduk. Bir asistani vardi 'Gül' isminde. Baktim aralarinda bir sey var. Dedim, ' Agabey, bu kizi isteyelim.' Evlendiler. Nikah sahidi de benim. Benden asagi yukari 20 yas büyük. 'Sen olacaksin benim sahidim.' dedi. Sahit oldum. Beraber yemeklere, içmelere, gezmelere gittik. Benim yazlik evime geldiler denize girdik."

SORU: Efendim siz evli miydiniz o zamanlar?

Engin Çaglar: "Ben 1972'de evlendim. 2-3 filmden sonrasi evli oldugum zamanlar. Ilk 3 sene bekarim. Bekarlik anilarimi anlatmam. Bilmem anlatabildim mi?"

SORU: Sorsam anlatmaz misiniz? Yoksa çapkin miydiniz?

Engin Çaglar: "Bilmem, öyle diyorlar. Yani hepimiz için söylüyorlar öyle bir sey. Aslinda alt tarafi aksamdan aksama bir kizi alip geziyorsun. Yani öyle önemli bir sey degil."

- "Filiz güzellik yarismasi için müsaade aldi benden"

SORU: Ama turnayi gözünden vurmussunuz. 1972'de evlendim diyorsunuz ve evlendiginiz kisi, 1971 Avrupa Güzeli. Daha ötesi var mi?

Engin Çaglar: "Yok, ben 16 yasinda lisede okuyan Filiz ile beraberim. Onuncu sinifta. Komsuyuz ayni sokakta, komsu kizi. Bir de kardesi var ufak. Bana geliyor 'Engin agabey' diyerek fotograf istiyor benden. O bizim hani artist fotograflari var ya meshur imzalayip verdigimiz. Bir gün dedi ki bana; 'Ablam seninle röportaj yapmak istiyor. Müsait misin?' 'Kim kizim senin ablan? dedim. 'Biz asagida oturuyoruz.' dedi. 7 apartman yanda. Ben o hafta film çalismasindan gelmisim. Geceden yorgunum. Tatil vermisler. Cami açtim, nefes aliyorum, nefes veriyorum baktim sokagin kösesinde çok güzel bir kiz geliyor. O zaman böyle maksi pantolon, uzun saç falan. Dedim 'Kim bu yahu?' Bir arkadasim da bana, 'Sizin sokakta çok güzel bir kiz var. Bizim yazliktan komsumuz.' dedi. Baktim bu kiz geliyor. Acaba bu söyledikleri kiz o mu? Ben kimseyi tanimam. Ben zaten sabahin köründe gidiyorum ise, aksam geliyorum. Öyle bir kizla falan görüsmem yok. Geldi. O da söyle bir bakti bana. Ben de camdan disariya bakiyorum. Indi asagidaki sokaga. Ben de baktim 6 apartman sonra içeriye girdi. 'Benim arkadasin söyledigi kiz bu.' dedim kendi kendime. Kardesi de deyince 'Agabey bizim evimiz de surada asagida', 'Nerede kizim?' dedim '6 apartman asagida.' deyince anladim ki ablasi o. Dedim 'Gelsin.' Röportaja geldi benimle. Onuncu sinifta, 16 yasinda. Yani yarisma ondan sonra. 16 yasindan beri bende. Yarisma çok sonra. Müsaade aldi benden."

SORU: Yani ilk askinizsiniz birbirinizin öyle mi?

Engi Çaglar: "Tabii. 16 yasinda kiz zaten. Bir bakti, ama ben de öyle kaldim. Geldi elinde defter. Iste isminiz ne? Ne zaman basladiniz? Dedim, 'Dur güzelim. Sen o defteri birak. Ben onu okur, güzel cevaplari yazarim 2-3 güne kadar. Bir de filmlerden fotograflar da koyayim ki, edebiyat ögretmeninden not alacaksin. Onu hazirlayip sonra sana vereyim.' dedim. Bir daha göreyim, kizi diye düsündüm. 'Tamam.' dedi, birakti. Sonra 2-3 gün sonra küçük kiz geldi, 'Ablana söyle, ben yazdim cevaplari, gelsin alsin.' dedim. 'Yok, annem sizi yemege davet ediyor.' dedi. Anne, kayinvalidem. Yani ben o zaman gitmisim. Sonra anladim isi. Yemege davet ettiler. Babasi rahmetli olmus. Ben babasini tanimadim hiç. Sonra, 'Çok tesekkür ederim dedim yakin ilginize. Müsaade ederseniz kizinizi bir aksam, o zaman diskolar var, ben davet ediyorum.' dedim. 'Aa, tabii.' dedi. Anne de bana vermis o zaman kizi. Herkes zannediyor ki, ben kizi Türkiye güzeli, Avrupa güzeli olduktan sonra buldum. Hayir ilk ben buldum, 16 yasinda. Bu çok önemli. Sonra 'Hürriyet Gazetesinin yarismasina girmek istiyorum.' dedi. LCC'nin mankenlik kursu vardi oraya gidiyordu. 'Müsaade eder misin?' dedi. LCC'nin sahibi de benim arkadasimdi rahmetli Mesut. Ona da, 'Mesut bir kiz gönderiyorum, dikkatli olun bir yanlislik olmasin. Kiz benim.' dedim. Herkesin eller yukarida, kimse yaklasamiyor. Ondan sonra oradakiler hep meshur oldu. O dönemin kizlari hep yarismalara girdiler. Bizimki de yarismaya girdi. Hürriyet'in Türkiye Güzeli yarismasina. Aa bir baktim bizim kiz Türkiye Güzeli oldu. Dedim, Tamam.' Ama bizim de iste 2 senedir falan beraberligimiz var."

SORU: Tedirgin oldunuz mu hiç Türkiye Güzeli olunca?

Engin Çaglar: "Hayir. niye tedirgin olacagim? Türkiye'de kimse benimle basa çikamaz. Bilmem anlatabildim mi? Bir yanlislik olursa orasi biraz karma karisik olur. Ama herkes çok saygili tabii. Sonra Türkiye güzeliyle, Engin Çaglar beraber, herkes biliyor. Ses Mecmuasinda vs. hepsinde röportajlar çikiyor. 'Her sene Türkiye güzeli Avrupa'ya gidiyor. Avrupa'daki yarismaya katiliyor. Seninki de iste Avrupa'ya katilacak, Türkiye'yi temsil edecek.' dediler. 'Hazirlan, gidiyorsun.' dedim. 'Biliyorum.' dedi, gitti Avrupa'ya. Ben de bir gün Bogaz kenarinda oturuyorum. O zaman yazlik evimiz var deniz kenarinda. Televizyon bas bas bagiriyor, 'Türk kizi Avrupa Güzeli oldu.' diye. Ben de çay içiyorum, 'Kim ulan bu Türk kizi Avrupa güzeli olmus?' diye bir baktim, bir dakika, bizim kiz bu. Bir daha baktim 'Filiz Vural Avrupa Güzeli.' deniyor. Hikayemiz böyle. Sonra döndü geldi, tebrik ettik tabii. 'Güzelim sag ol. Çok güzel temsil ettin, derece getirdin ülkemize. Etkiledin.' dedim. Ama Hürriyet gazetesiyle bir anlasma yapilmis, Hürriyet'in her sene öyleymis kurali. Bir sene evlenemez, sarti var. Çünkü bir sene belirli yerlerde temsil edecek Türkiye'yi. Avrupa'daki defilelere gitti. Hürriyet Gazetesinin Türkiye'deki etkinliklerinde yer aldi. Hep basrolde onu götürdüler. Bir seneyi de öyle bekledik. Ama tabi biz beraberdik. 1972 senesinde evlendik. Elli seneyi geçtik. Geçenlerde kitap çikti. 50 sene evli olan meshurlar diye. 7 çift variz. Iste onlardan bir tanesi de biziz. Hala röportaj devam ediyor daha."

- "Benim gerçek ismim Çaglan Övet"

SORU: Masallah. 2 oglunuz var ve ogullarinizdan bir tanesi sizin gerçek isminizi aldi degil mi?

Engin Çaglar: "Evet 2 oglum var. Benim gerçek ismim Çaglan. Türkiye'de tek isim. Çaglar var, Çaglayan var. Çaglan, Ege bölgesinde bir köyün ismi. Babam orayla ticaret yaparken Çaglan Köyünün ismi için 'Ne güzel isim.' demis. Çaglan, yani bir çag kadar yasa, yüz sene kadar yasa demek manasi. Bir tek bende var."

SORU: O zaman siz sinemada isminizi Engin Çaglar olarak degistirdiniz öyle mi?

Engin Çaglar: "Evet, Ses Mecmuasi yazari rahmetli bir arkadas dedi ki, 'Senin Çaglan Övet adin soyadin ama daha akilda kalan daha kolay bir isim, sinema ismi bulalim. Sinema ismin Engin olsa ya?' dedi. Ismim Engin olsun ama Ben Çaglan ismini hem seviyorum hem de babam koymus. Ama hem Engin hem Çaglan 'n' ile bitiyor. 'Çaglar' yapalim ki anonslar da vursun 'Engin Çaglar' diye dedim. Oradan çikti isim. Ben kullanamadim ama nüfus kagidim Çaglan Övet. Oglumun da nüfus kagidi Çaglan Övet. Dedim bari oglum kullansin. Güzel isim ve baska kimsede yok."

SORU: Yesilçam'da sayisiz isim var hem birlikte oynadiginiz hem yakinen tanidiginiz. Anilarinizda kimler var?

Engin Çaglar: "Evet tabii sayisiz. Neriman (Köksal) abla Türk sinemasinin bas kadin oyuncularindan biri. Boylu, poslu, uzun bukleli saçli. Burada Sisli'de meydanda oturuyordu. Komsuydu bize. Sadri (Alisik) agabeyle Neriman abla ayni apartmanda altli üstlüydü daireleri. Ben de hemen bir arka sokakta oturuyorum. Onlari görüyordum. Arkadan bakardim. Neriman abla bir yürür yer yerinden oynardi. Insanlar dükkanlardan çikip bakardi, Neriman Köksal geçiyor diye. Tabii benden yas olarak büyük. Yillar sonra Antalya'da bir film çekilecekti. Annem, Neriman Köksal oldu. Kadro çok iyiydi ve alt kadroya da çok önem veriyorlardi. Neriman Köksal denince, ben kaldim böyle. 'Neriman abla ile oynamak büyük bir keyif olacak.' dedim. Anne rolü oynuyor artik ve annemi oynadi. Dedim ki, 'Ya Neriman abla ben Sisli'de oturuyorum. Hepimiz senin arkandan bakardik.' 'Biliyorum. Farkindaydim.' dedi. Çok sevilen insanlardi. 'Sadri agabeyle de çalistim ben. Sadri agabeyle altli üstlü otururdunuz, bizim apartmanimiz da oradaydi.' dedim. 'Ben Sisli'nin muhtariyim.' dedim. Ben 11 yasinda geldim Sisli'ye. Sisli daha ilçe degildi, Beyoglu'nun mahallesiydi. 3-4 sene sonra Sisli ilçe oldu. Ben Istanbul'un tarihiyle beraber büyüdüm. Münir (Özkul) agabey filmde baba rolündeydi. Müthis bir oyuncu çok sevdigim bir insandi. O da babami oynadi. Çok güzel bir film çektik Banu Alkan'di saniyorum kiz. Bir kotra kaptaniydim."

SORU: Oyunculukla birlikte hayatiniz boyunca hem bütün meslekleri tadiyor hem de zinde kaliyorsunuz bir anlamda degil mi?

Engin Çaglar: "Insanlari o diri tutuyor. Yani yaslaniyorsun neden? Herkes yaslaniyor. Senin de bir yasin var, kameraman arkadasin da benim de. Herkesin bir yasi var. Yaslanmak Allah'in emri. Ihtiyarlamayacaksin. Bak bu önemli bir laf. Ihtiyarlamayacagiz. Ihtiyarladigin an hapi yuttun. Ama yaslanmak, tecrübe kazaniyorsun demek. Yaslaniyorsun, bu tabiat kanunu. Bütün yasayan varliklar yaslaniyor ve ölüp gidiyor. Biz de yaslaniyoruz ama 'Ihtiyarladim. Kenarda oturayim, ayagim tutmuyor, kolum oynamiyor.' dediysen hapi yuttun."

SORU: Gençlik yillarinizda Galatasaray'da hem futbol oynadiniz hem de yüksek atlama sporu yaptiniz. Sizin bugünkü bu durusunuz ve diri olmaniz spora da bagli olmali.

Engin Çaglar: "Evet. Robert Kolejine girdigimde herkesi spora da kanalize ediyorlardi. Ben 400 metre kosuyordum. Bir de yüksek atliyordum, 12-13 yasindayken. 17 yasinda futbol oynuyordum ve okulun futbol takimina seçtiler. Benden bir sinif büyüklerin arasina girip futbol takiminin santraforu oldum. Rahmetli Suat Mamat vardi Galatasaray'da, o görmüs. Demisler ki, bir çocuk var, yasi da uygun. Genç takimdan baslarsa A takiminda oynar, profesyonel olur. Çünkü bakiyor, görüyorlar, her yerde ariyorlar. Suat agabeyle sonra tanistim ben. Sarildik, öpüstük. Rahmetli oldu tabii. Aldi beni, götürdü Galatasaray'a. Ben bir sene Galatasaray'da oynadim. Isfendiyar (Açiksöz), Suat (Mamat), Metin (Oktay), Kadri (Aytaç), Güngör, milli takim, Galatasaray. Kalede Turgay Seren, Coskun Özari. Herkes var. Ben de yetisiyorum. 18 yasindayim. Galatasaray'da futbol oynadim bir sene. Sonra annem dedi ki, 'Ne futbolu? Serseri olursun oglum.' dedi."

SORU: Öyle mi dedi?

Engin Çaglar: "Tabii. O zaman futbolda simdiki gibi paralar da yok. Futbol oynayamadim. O zaman serseri olamadim. Sonra sinemaya girince serseri oldum. 'Serseri' çok güzel bir laftir. Serseri, serinin basi demek. 'Ser' bas demek. Serseri, Seri basi yani en önemli insan demek. Bizde serseri diyorlar. Fakat serseri olmak için çok marifetinin olmasi lazim. Ben iste o zaman serseri oldum. Bilmem anlatabildim mi?"

SORU: Serseriyim diyorsunuz yani.

Engin Çaglar: "Tabii ya. En bastayim ben. Seri basiyim."

SORU: Bir film projeniz oldugunu söylediniz "Babam Benim" isminde. Ona mi hazirlaniyorsunuz simdi? Baska neler yapiyorsunuz?

Engin Çaglar: "Evet, 'Babam Benim'. Ona ne zamandir hazirlaniyorum ama Türkiye'nin sartlari uygun hale gelmedi. Filmlerin de hasilatlari malum. Ayrica Mecidiyeköy'de Black Sahne'de pandemiden evvel sinema dersi, temel oyunculuk, kamera önü oyunculugu dersleri veriyordum. Ama pandemide bizim yas grubunun sokaga çikmasi, toplanti yapmasi yasak olunca, çocuklara, ögrencilerime dedim ki 'Ara verelim, pandemi devri geçsin, bitsin ki rahat edelim.' Ama simdi de ekonomik sartlar müsait degil. Benim o yerim duruyor, kapida tabelam da var. Derslere henüz baslamadik ama ne zaman olsa devam edecegim bir okulum, yerim var. Bir de dizi çekenlerin de bir kismini tanidigim için egitim verdigim ögrencilerime 'Git suraya ariyorum ben.' diyorum. Arayip proje olan tanidiklarimi da 'Bir ögrencimi gönderecegim. Iyidir, bakin biraz diyaloglu bir rol verin.' diyorum. Çünkü daha çok figüran gidiyorlar oralara, yeni genç ögrenciler. Yani arkada duran arkadaslar olarak gözüküyorlar. Bizde de çok figüran vardi. Ama biz figüran demezdik. 'Arkada duran arkadaslar' derdik. Oyuncularin arkasinda duruyor ya onlar. 'Figüranlar gelin.' deyince kizarlar, alinirlardi. 'Arkada duran arkadaslar, biraz saginiza gelin.' denirdi."

SORU: Film-San ile Frankfurt Film Festivali ortakliginiz devam ediyor mu? Film-San ile ilgili yeni projeleriniz var mi?

Engin Çaglar: "Frankfurt Film Festivali ile anlastik. Devam ediyoruz. Türk-Alman ortaligi. Ben Almanca ve Frankfurt'u da bildigim için festivalle ilgili iletisim, yazisma, oraya gidip konusma yapma ve gidip gelmeleri saglikli bir sekilde benimle devam ettirdiler. Yani o isler için en saglikli insan benim aslinda. Ama iki senedir gidemedim bu sikintilardan dolayi. Simdi devam ediyor anlasmamiz ama onlar her sene ayri bir anlasma yapiyorlar. Frankfurt'ta Türk Filmleri Haftasi yapiliyor. Bir hafta sürüyor. Buradan giden filmler, oyuncular ve teknik ekip ödül aliyor, Frankfurt'ta kaliyorlar. Ikiye bölüyorlar takvimi. Ilk 3 gün bir grup gidiyor, sonra onlar dönüyor. Ikinci 3 gün baska grup. Asagi yukari 80 kisi buradan Frankfurt Film Festivali için gidiyor. Ben Frankfurt'a çok gittim, gezdim, yasadim. Pek sevimli gelmemisti bana. Münih'te kaldim. Münih güzeldir. Bir de kuzeyde Hannover'de kaldim. Hannover ve civari Hochdeutsch diyorlar. Yani Yüksek Almanca konusulan bölge. Her bölgenin kendi diyalekti var. En iyi Almancayi Hanover Hildesheim'da konusuyorlar. Ben de oraya gittim, kaldim. Oranin Almancasiyla konusuyorum. Herkesin anladigi, bildigi, sevdigi bir Almanca konusuyorum. Orayi biliyordum. Mesela Köln'de Kölsch diye bir sey konusuyorlar. Bizim dogudaki yerler var ya her bölgenin diyalekti farkli ama hemen anlarsin diyaloglarinda nereli oldugunu. Her ülkede var. Almanya'da da var tabi. Almanya'da en iyi Almanca konusulan yerde ögrendim Almancayi. Konusuyorum hala ama unutuyor insan. Ben çok lisanla ilgili bir sey yapmadim. Ingilizcem de çok iyi benim."

SORU: Harikasiniz.

Engin Çaglar: "Yani parasütle dünyanin herhangi bir yerine atsalar beni, hemen baslarim konusmaya. Ingilizce, Almanca, az Fransizca, Ama uzak dogu konusmam."

SORU: Görüyorum ki çok mutlu bir adam olarak bir ömür geçirmissiniz ve sinemaci Engin Çaglar olarak da çok sevilen bir sanatçisiniz. Kendinizle ve bunca yillik hayat birikiminizle ilgili son olarak mesajinizi almak istiyorum.

Engin Çaglar: "Evet, çok sevilen. Hepsi sag olsunlar. Tabii beni seven çok. Nereye gitsem, Anadolu'daki bir sehre, onlarla ilgili bir festivale, bir sinema etkinligine yer yerinden oynuyor. Türkiye'de en çok sevilen insan, sinema oyuncusudur. Istanbul'da yasadigim yerlerde herkes biliyor, taniyor. Selam veriyorum. Benim biyiklarim meshurdu. Sokakta yürümek mümkün degil. Herkes taniyor. Biyiklari da kestim, gözlük de takiyorum güzel oldu. Çünkü tanidiklari anda hemen 'Agabey bir dakika bir fotograf çekelim.' Sokakta yürümenin mümkünü yok. Ben mesela ilk zamanlar Sisli'de oturuyorum. O çok meshur dönemde geldim Sisli'ye. Sisli'den bindim Taksim'de indim. Bütün film sirketleri, Yesilçam sokakta ve yukaridaki Narmanli Han'da. Beyoglu’na girdim, yürüyorum, baktim insanlar bir garip, yana açiliyor herkes. 'Ne oluyor ya?' dedim, bir sey oluyor. Benim geldigimi görmüsler, herkes kenarda duruyor hep dönüp bana bakiyor. 'Ya bunlar bana bakiyor, eyvah.' dedim ama hizla yürüyorum ki, bütün Beyoglu durdu. Çok önemli bir gündü benim için. Bütün Beyoglu'ndaki yürüyen insanlar duruyor ve sana bakiyor. Hemen oradan girdim bir film sirketinin içine. Bu müthis bir seydi. Yani iste öyle geçti benim ömrüm."

SORU: Dileriz daha uzun yillar bu mutlulugu yasarsiniz saglikla, yine görüsürüz.

Engin Çaglar: "Evelallah, daha ayaktayim yani. Çok tesekkür ediyorum yayininiz, beni aradiginiz ve böyle güzel bir röportaj yaptiginiz için. Bunu tabii ben de saklayacagim anilarimin içinde. Insallah bundan sonraki günlerde de beraber olmak ümidiyle çok tesekkür ediyorum."