Disney Channel’ın Neslimize Açtığı İz
Bugün çocukların ve gençlerin izlediği yapımlara bakıyorum da… Çoğunda yetişkinlik seviyesinde göndermeler, bilinçaltına dokunan sahneler ya da karışık mesajlar var. Bizim çocukluğumuzda öyle değildi. Bizim bir kanalımız vardı: Disney Channel.Şimdiki çocukların aklına belki prensesler ve beyaz atlı prensler gelir ama bizim bahsettiğimiz Disney, çizgi filmlerden gençlik dizilerine, TV filmlerinden eğlenceli şovlara kadar koca bir dünyanın kapısıydı. 2000–2005 yılları arasında ergen olan bir genç için Disney Channel, adeta hayatın merkezindeydi. O kanal sayesinde Selena Gomez’i, Demi Lovato’yu, Jonas Brothers’ı tanıdık. Bugün dünya starı olan birçok ismin hikâyesi, o renkli ekranda başladı.
Disney Channel, sadece bir televizyon kanalı değildi; gençliğimize yön veren bir kültürdü. Aile içinde kumanda kavgasına sebep olurdu, çünkü o anda ne çıkacağını bilmeden açardık televizyonu. Elimizde telefon yoktu, ileri sarma gibi bir lüksümüz de yoktu. O an hangi dizi ya da film varsa, onunla yetinir; çoğu zaman da ekrana kitlenirdik. Kaçırdığımız bir bölümü yakalamak için yayın akışını takip ederdik. Yeni bir filmin ismini duyduğumuzda heyecanla gününü, saatini beklerdik. O bekleyiş bile başlı başına bir serüvendi.Zamanla işler değişti. Disney, gençlik dizilerinin sayısını azalttı, çizgi yapımlara ağırlık vermeye başladı. Sonra da Netflix, Amazon gibi devlerin arasına katılarak çevrim içi platforma dönüştü. Bugün hâlâ abonesiyim, evet. İstediğim filmi, diziyi açıp izleyebiliyorum. Ama itiraf edeyim: aynı tadı vermiyor. Çünkü o tat, biraz da bilinmezlikte gizliydi. O an televizyonu açtığında hangi hikâyeyle karşılaşacağını bilmemek, sevdiğin diziyi kaçırmamak için plan yaparak beklemek… İşte büyü buydu.
Şimdi bakıyorum da, yeni nesil televizyonu bile açmıyor. Çizgi film bile izlemiyorlar. Vakitlerinin çoğu YouTube’da geçiyor. Ne izlediklerini bilmeden, ekran karşısında kaybolup gidiyorlar. O tatlı heyecan, o sabırsız bekleyiş onların hayatına hiç uğramıyor. Bazen içimden, bu neslin de bizim yaşadığımız o saf sevinci hissetmesini diliyorum. Ama nesiller değişiyor. Bizden öncekilerin de kendilerine ait bir telaşı, bir heyecanı vardı. Belki onlar da bizim asla tam anlayamayacağımız bir “ekran büyüsü” yaşamışlardı. Belki onlar da aynı şekilde, bizim o duyguyu yaşamamızı istemişti.
Kısacası, her neslin ekranla kurduğu ilişki farklı. Bizim neslimizin hatırasında, bir kumanda uğruna girilen kavgalar, yayın akışında beklenen filmler ve Hannah Montana gibi davranan gençler var. Ve işte bu yüzden Disney Channel, bizim için sadece bir kanal değil; bir dönemin ruhunu saklayan bir hatıra defteri.