Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İstanbul’a çöreklenmiş bir avuç haraminin güdümünde bir türlü buradan çıkamayan ana muhalefetin durumu demokrasimize de, Türk siyasetine de asla yakışmamaktadır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye, tüm enerjisini ve kapasitesini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken çok hassas bir dönemden geçiyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan, sözlerinin hemen başında Meclis Başkanlığı görevine, İttifak ortaklarının da desteğiyle ikinci kez seçilen Numan Kurtulmuş Beyi tebrik ederek, Meclis Başkanlık Divanında, komisyonlarda ve Grup yönetiminde yeni görev alan veya görevlerine devam eden milletvekillerini içtenlikle kutlayan Erdoğan, görevi devreden arkadaşlara hizmetlerinden dolayı teşekkür etti.
İslam dünyası olarak, ortak bir hissiyatta buluştukları bir mübarek bayramı daha hamdolsun geride bıraktıklarını anımsatan Erdoğan, "Gazze’de 620 gündür yaşanan soykırım ve katliamlar sebebiyle yine buruk geçirdiğimiz Kurban Bayramınızı da bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum. Cenab-ı Allah’tan bizleri, özellikle de Filistinli kardeşlerimizi, gönül huzuruyla karşılayıp uğurlayacağımız bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum. Milletvekillerimizden ve kabine üyelerimizden Hac farizasını yerine getiren arkadaşlarımızın ibadetlerinin makbul ve mebrur olmasını, diliyorum. Malumunuz, bayram günleri, insanımızın dostluğu, kardeşliği, milli ve manevi değerleri en güçlü biçimde yaşadığı ve yaşattığı günlerdir. Bayramlar ayrıca yardımlaşma ve paylaşma duygularının yanı sıra, milletçe birlik ve beraberliğimizin de perçinlendiği müstesna zaman dilimleridir" diye konuştu.
AK Parti teşkilatlarının ve belediyelerinin, her bayramda olduğu gibi Kurban Bayramı’nda da yine tam kadro saha olduklarını ifade eden Erdoğan, "Milyonlarca üyemizle bayramlaşma programları ve ziyaretlerle kardeşlik atmosferini güçlendirirken; sevgi, merhamet ve hoşgörünün kalplerde çoğalmasını sağladık. Belediyelerimizle ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalarak; yetimlerin, öksüzlerin, gariplerin elinden tutarak kardeşlik görevimizi ifa ettik. Kahraman şehitlerimizin emanetlerini ve gazilerimizi, bu bayramda da ihmal etmedik. Kırgınlıkların giderilmesi, dayanışmanın güçlenmesi, 783 bin kilometrekarelik vatan topraklarının her karışında bayramın manasına uygun şekilde idrak edilmesi için canla başla çalışan tüm teşkilat mensuplarımıza bu kürsüden şükranlarımı iletiyor, Rabbim eksikliğinizi bu millete hissettirmesin, diye dua ediyorum" şeklinde konuştu.
Erdoğan,86 milyonun siyasi farklılıklarını, anlaşmazlıklarını ve küskünlüklerini bir yana bırakıp muhabbetle kucaklaştığı ve helalleştiği bayram günlerinde, Türkiye’nin Anamuhalefet partisinin kendisini milletten ayrıştırması, bu mübarek günlerin ruhuna uygun olmayan bir davranış olduğunu söyledi.
"Toplumdan ayrışarak siyaset yapılmaz; yapılsa dahi bu siyaset tarzından ülkeye ve millete hiçbir hayır gelmez"
İstanbul’a çöreklenmiş bir avuç haraminin güdümünden bir türlü çıkamayan Anamuhalefetin durumu, bakınız esefle söylüyorum, demokrasiye, Türk siyasetine de asla yakışmadığını bildiren Erdoğan, "Şayet bir ‘düşman hukukundan’ bahsedilecekse, asıl ‘düşman hukuku’ budur. Bayramlarda dahi gerilimi, kavgayı, kutuplaşmayı körüklemeyi vahim bir hata olarak görüyoruz. Şunun bir defa iyi anlaşılması gerekiyor: Toplumdan ayrışarak siyaset yapılmaz; yapılsa dahi bu siyaset tarzından ülkeye ve millete hiçbir hayır gelmez. Anamuhalefet partisi yönetimi, uyarı levhalarına dikkat edip kendilerine çeki düzen vermek yerine, maalesef, içine sürüklendikleri anaforda daha fazla dibe batıyor. Arpalığa çevirdikleri belediyelerin kaynaklarıyla semirenler, Anamuhalefeti yolsuzluklarına canlı kalkan yaparak, Türk siyasetini de ‘enfekte’ ediyor" açıklamalarında bulundu.
"Sayın Özel ve CHP yönetiminin, yanlışta ısrar etmekten bir an önce vazgeçip etkin pişmanlıktan faydalanması gerektiğine inanıyoruz"
Türkiye’nin kronikleşmiş muhalefet açığı giderek derinleştiğini belirten Erdoğan, "Siyasi rakibimiz de olsa, biz bu tabloyu doğru bulmuyoruz.
Sayın Özel ve CHP yönetiminin, yanlışta ısrar etmekten bir an önce vazgeçip etkin pişmanlıktan faydalanması gerektiğine inanıyoruz. Evet Bunun vakti çoktan gelmiştir. Sadece CHP’nin değil, Türk demokrasisinin de buna ihtiyacı vardır. Affınıza sığınarak söylüyorum Türkiye gibi büyük bir ülkenin anamuhalefet partisinin aylardır ‘Kim kimin yüzüne tükürecek’ tartışmasıyla meşgul olmasını, biz ülkemiz adına utanç verici buluyoruz" şeklinde konuştu.
"Karşımızdaki manzara tam olarak şöyledir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
"Biri çıkıp diğerine ‘çaldın’ diyor, diğeri ‘sen daha büyük çaldın’ diyor. Yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağı olmuş tetikçilere kasetler el altından servis ediliyor. Şaibe iddialarına bizzat kendi arkadaşları tarafından her gün yenileri ekleniyor. Daha iki yıl öncesine kadar yere göğe sığdıramadıkları cumhurbaşkanı adaylarına en ağır hakaretler ve tehditler savruluyor. Ya, Allah aşkına, böyle bir siyasi parti olur mu? Türkiye’nin ana muhalefet partisini mi, yoksa entrikalarla ve ihanetlerle dolu bir pembe dizi mi seyrediyoruz? inanın, biz de karıştırır olduk. O kadar acınası bir durumdalar ki; şecaat arz ederken, sirkatlerini itiraf etmeye başladılar."
Dün Özgür Özel’in çıkarak mazot şişesi üzerinden çeşitli hesaplar yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Aslında selefi, hesap uzmanı olması dolayısıyla, bu konularda biraz daha maharetliydi. Hoş onun da sesi, soluğu artık çıkmaz oldu. Ancak Sayın Özel’in temel matematik bilgisinin, tıpkı siyasetçiliği gibi, pek iç açıcı olmadığı anlaşılıyor. Madem hesap makinası yerine mazot bidonuyla gezmeye başladı. Biz de buradan Sayın Özel’e kısa bir mazot hesabı yapalım. Göreve geldiğimizde asgari ücret 184 liraydı. Bununla sadece 170 litre mazot alınabiliyordu. Yani asgari ücretle çalışan bir kardeşimiz, şayet bir arabası varsa, bir aylık geliriyle deposunu 4 kez fulleyebiliyordu. Biz, bunu 2015 yılında 290 litreye çıkardık. Bugün ise asgari ücretle tam 445 litre mazot alınabiliyor. Asgari ücret alan bir vatandaşımız, arabasının deposunu ayda 10 kez doldurabiliyor. Aynı oranlar, dolar bazında yapılacak karşılaştırmada da geçerlidir" şeklinde konuştu.
"Hayat pahalılığı kaynaklı her türlü sıkıntının farkındayız"
Her alanda olduğu gibi, asgari ücretin alım gücünde de 2002’ye kıyasla ciddi bir iyileşme söz konusu olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Ama bu, her şey güllük gülistanlık demek, elbette değil. Hayat pahalılığı kaynaklı her türlü sıkıntının farkındayız. Buna çözüm bulmak için başarılı bir ekonomik program uyguluyoruz. Enflasyonla mücadelede mevzi kazandıkça, inşallah, 86 milyonun tamamının refahını, alım gücünü ve hayat standardını daha da yükselteceğiz" ifadelerini kullandı.
Üretim ekonomi lokomotifi olan sanayici, yatırımcı ve ihracatçıları çeşitli teşvik paketleriyle desteklediklerini vurgulayan Erdoğan, "Merkez Bankamız; asgari 1 milyar Türk lirası tutarındaki orta yüksek ve yüksek teknolojili yatırımlara, 2 yıl ana para ödemesiz, azami 10 yıl vade ve azami 10 milyar Türk lirası tutarında yatırım taahhütlü avans kredisi kullandırıyor. Şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. Program büyüklüğünü 300 milyar liradan, yüzde 70 artışla toplam 500 milyar liraya çıkartıyoruz. Cari açığın kapanmasına ve fiyat istikrarına katkı sunan yatırımlara inşallah daha güçlü destek olacağız. Hayırlı-uğurlu olsun diyorum" açıklamalarında bulundu.
"Milletten topladıkları paralarla besledikleri trol ordularından bahsetsin"
Hükümet olarak, her alanda olduğu gibi ekonomide de ne yaptıklarını ve nasıl netice alacaklarını gayet iyi bildiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada dingil kırmış kamyon şoförü misali ne yapacağını bilemeyen yalnızca CHP Genel Başkanı Sayın Özel’dir. Sayın Özel’e tavsiyem; kendini fazla yormasın, çok fazla hırpalamasın. Dış politika ve ekonomi gibi acemisi olduğu konularda kürsüden atıp tutmak yerine, çok iyi bildiği meselelerden bahsetsin. Mesela; toplanmayan çöplerden, yanan otobüslerden, çalışmayan merdivenlerden, ödenmeyen SGK borçlarından bahsetsin. Mesela; kapı dışarı edilen işçilerden, hısım-akraba çiftliğine çevirdikleri için iflasın eşiğine getirdikleri belediyelerden bahsetsin. Mesela; şişirilmiş konser faturalarıyla soyulan beytülmalden bahsetsin. Şayet yüreği yetiyorsa, çıksın İstanbul’un yağmalanan kaynaklarından bahsetsin; alınan rüşvetlerden, kesilen haraçlardan bahsetsin; milletten topladıkları paralarla besledikleri trol ordularından bahsetsin. Yıllarca şeffaflık diyerek mangalda kül bırakmazken, kameralara bant çekerek neyi saklamaya çalıştıklarından bahsetsin. Değilse, yaptığı her konuşma, gündemi saptırmaktan ibaret kalacaktır. Sayın Özel’in, patronaj ilişkisinden kendisini ve partisini kurtarmasını ve en kısa zamanda Türkiye’nin gerçek meselelerine geri dönmesini ümit ediyoruz. Bunu yapması, hem kendi ruh sağlığı için, hem partisi için, hem de CHP’ye oy veren milyonlarca vatandaşımız için fevkalade yararlı olacaktır. Çünkü kendi problemlerini çözemeyenlerin, Türkiye’nin sorunlarının çözümüne katkı sunması beklenemez" diye konuştu.
"Türkiye, tüm enerjisini ve kapasitesini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken çok hassas bir dönemden geçiyor"
Ülkenin ve dünyanın sıcak gündeminden kopan bir parti, dış politika ve güvenlik başta olmak üzere milli konularda inisiyatif alamayacağına dikkat çeken Erdoğan, "Türkiye, tüm enerjisini ve kapasitesini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken çok hassas bir dönemden geçiyor. Stratejik önemi bugün daha iyi anlaşılan ‘Terörsüz Türkiye sürecimizin hedefine suhuletle ulaşması için uzlaşıya, işbirliğine, birlikte çalışma ruhunun geliştirilmesine ihtiyacımız var. Milletin sorumluluğunu taşıyan insanlar olarak hep beraber, özellikle yüce Meclis çatısı altında ortak bir irade ortaya koymamız lazım. CHP dahil, Grubu bulunan tüm partilerin, bu dönemde yüksek bir hassasiyet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelerini bekliyoruz. Hangi görüşte olursa olsun milletimizin siyaset kurumundan talebinin de bu yönde tecelli ettiğini müşahede ediyoruz" değerlendirmelerinde bulundu.
Milletin siyasetçilerden şahsi ikbal kavgası vermelerini değil, sorunlarıyla hemhal olmasını istediklerini aktaran Erdoğan, "Ana muhalefet partisi başta olmak üzere herkesi, bu noktada sağduyulu davranmaya davet ediyorum. Meseleye bu zaviyeden bakan bütün siyasi aktörlere de şimdiden teşekkür ediyorum" dedi.
"Gazze’de hayata tutunmaya çalışan 2 milyon masum sivil tamamen açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkûm edildi"
İsrail’in, Filistin’de sürdürdüğü işgal ve katliam politikaları, 7 Ekim 2023 sonrasında farklı bir boyuta geçtiğini toplu kıyıma, toplu cezalandırmaya, en sonunda da soykırıma dönüştüğünün altını çizen Erdoğan, "620 gündür artarak devam eden vahşette, çoğu çocuk ve kadın 55 binden fazla Gazzeli masum hayatını kaybetti, 128 binden fazla kardeşimiz yaralandı. İsrail’in saldırıları şu anda, çok daha vahim, çok daha barbarca bir boyut kazanmış durumda. Yüzde 80’i enkaz halinde olan Gazze’de hayata tutunmaya çalışan 2 milyon masum sivil tamamen açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkûm edildi. Bu yetmezmiş gibi İsrail, yardım dağıtım noktalarına yığılan mazlumların üzerine mermi yağdırıyor, bomba yağdırıyor; her gün, açlıktan kıvranan yüzlerce insanı vurarak alçakça katlediyor. İkinci Dünya Savaşı’nın en dehşetli fotoğrafları, videoları, bugün Gazze’den gelen görüntüler yanında, inanın, çok ama çok masum kalıyor" şeklinde konuştu.
"Netanyahu, soykırım suçunda, zalim Hitler’i çoktan geride bırakmıştır"
Avrupa’daki o holokost sürecinde, Gazze’deki kadar dehşetli, Gazze’deki kadar acı, insanlık dışı, vicdan dışı, Gazze’dekine benzer görüntüler oluşmadığını söyleyen Erdoğan, "Netanyahu, soykırım suçunda, zalim Hitler’i çoktan geride bırakmıştır. Umarız, akıbeti aynı olmaz. İnşallah, er ya da geç, uluslararası bağımsız bir yargının önüne çıkar, bütün yaptıklarıyla yüzleşir ve işlediği cinayetlerin ve katliamların hesabını ahirete kalmadan bu dünyada verir" ifadelerine yer verdi.
"İran’ın, İsrail’in bu haydutluğu karşısında, bu devlet terörü karşısında, kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır"
İsrail, bir yandan Gazze’de soykırım suçu işlerken, diğer yandan Lübnan’a saldırdı, Suriye’ye saldırdı, Yemen’e saldırdı, buralarda sivilleri katlettiğini ifade eden Erdoğan, "Batı Şeria’da her gün sivil yerleşim yerlerine saldırıyor, oralarda masumları öldürüyor, oraları adım adım işgal ediyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, İsrail, İran’daki bazı hedeflere saldırarak, İran içinde suikastler düzenleyerek, haydutluk sahasını biraz daha genişletti. Şunu en başta söylemek mecburiyetindeyim. İran’ın, İsrail’in bu haydutluğu karşısında, bu devlet terörü karşısında, kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır. İran; hukuk tanımayan, kural tanımayan, ilkesi olmayan, şımarık, şımartılmış, gözü dönmüş bir ülke tarafından çok açık bir şekilde saldırıya uğramıştır. Üstelik bu saldırılar, İran’ın nükleer müzakereleri devam ederken düzenlenmiştir. Kendisi nükleer silahlara sahip olan, üstelik nükleer çalışmalarında hiçbir uluslararası kuralı tanımayan İsrail, müzakerelerin bitmesini beklemeden, sonucu beklemeden, tam olarak terör eylemi gerçekleştirmiştir. Bütün dünyanın, bütün insanlığın gözleri önünde yapılan bu saldırganlık karşısında, ne yazık ki, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası kurumlar ve devletler sessiz kalmakta, hatta bazıları, maalesef, bu haydutluğa alenen destek vermektedir" açıklamalarında bulundu.
"Siyonistlerin eline, alnına değil; aynı zamanda susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, varsa vicdanına da bulaşmıştır"
Gazze’de, tam 620 gündür insanlığın utancı olan bir tablo yaşanırken sükût edenler, şimdi ateş hızla tüm bölgeye yayılırken, yine derin bir sessizliğe büründüğünü belirten Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Bu saldırganlık, bu kural tanımazlık, bu devlet terörü ve haydutluk karşısında sessiz kalmak, olan bitene rıza göstermektir. İsrail’in, bu şımarıklığına destek verenler kadar, sessiz kalanların da eline, alnına, katledilen sivillerin, öldürülen bebeklerin, çocukların kanı sıçramıştır ve o kan lekesi o ellerden, o alınlardan asla temizlenmeyecektir. Bu kan ve utanç lekesi sadece Netanyahu’nun eline, alnına değil, sadece onu destekleyen siyonistlerin eline, alnına değil; aynı zamanda susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, varsa vicdanına da bulaşmıştır. Hem Gazze’ye, hem Suriye, Lübnan, Yemen’e, hem de komşumuz İran’a yönelik bu insanlık dışı saldırganlığın durması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da sabırla devam edeceğiz."
"İsrail’in, İran’a yönelik terör saldırılarını da çok yakından takip ediyoruz"
Tıpkı son 23 yılda karşı karşıya kaldıkları diğer çatışmalarda olduğu gibi İsrail’in, İran’a yönelik terör saldırılarını da çok yakından takip ettiklerini vurgulayan Erdoğan, Bu saldırıların Türkiye’ye olası etkileri konusunda bütün kurumlarımız, ilgili bütün arkadaşlarımız teyakkuz halinde. Her türlü olumsuzluğa, her türlü senaryoya karşı hazırlıklarımızı yaptık ve yapıyoruz" dedi.
"İktidar sorumluluğu; içi boş söylemleri, hamaseti, polemiği kaldırmaz"
Bakkal dükkânı değil, dünyanın en büyük ülkelerinden birini, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönettiklerinin altını çizen Erdoğan, "Devlet tecrübemiz, tarihi derinliğimiz, millet olarak yüzyıllara sâri birikimimiz, bu sürecin idaresinde bizim en büyük referans kaynağımızdır. İktidar sorumluluğu; içi boş söylemleri, hamaseti, polemiği kaldırmaz. Sırtında yumurta küfesi olmayanların söylemleriyle hareket edemeyiz. Daha düne kadar İsrail’in gönüllü avukatlığına soyunup, utanmadan-sıkılmadan Hamas’a ‘terör örgütü’ diyenlerin kışkırtmalarını zaten muhatap almıyoruz" dedi.
Erdoğan, meclis açılış hitabında, İsrail’in artan saldırganlığına dikkat çektiğini için kendilerini acımasızca eleştirenlere, bugün bize akıl vermek, bizim hassasiyetlerini sorgulamak değil; şayet zerre miskal öz saygıları kaldıysa, hatalarını kabul edip, kendilerinden özür dilemek düştüğünü belirtti.
"Biz çatışmanın, şiddetin, zulmün tarafında değil; hakkın, adaletin, diyalog ve diplomasinin tarafındayız."
Attıkları ve atacakları adımları, daha burunlarının dibini görmekten aciz bu vizyonsuzların tavsiyelerine göre değil; Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan devlet ciddiyetiyle belirlediklerini ifade eden Erdoğan, "Biz çatışmanın, şiddetin, zulmün tarafında değil; hakkın, adaletin, diyalog ve diplomasinin tarafındayız. Bu anlayışla, saldırganlığın sona ermesi için 13 Haziran’dan bu yana yoğun bir diplomasi trafiği içindeyiz. Amerikan Başkanı Sayın Trump ve İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan ile 2 kez görüştük. Bölgemizdeki tüm kardeş ülkelerin liderleriyle aynı şekilde telefon görüşmelerimiz oldu. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le meseleyi enine boyuna değerlendirdik. Bizim dışımızda diğer arkadaşlarımız da muhataplarıyla sürekli temas içindeler. En başından beri, İran’la da konuşabilen bir ülke olarak, nükleer konusunun diplomasiyle çözümü için çabaladık. Bugün de silahların susması için üzerimize ne düşüyorsa, yapıyoruz; yapmaya da devam edeceğiz. Milletimiz müsterih olsun! Hükümetleri; Türkiye’nin menfaatlerinin, huzurunun, dirliğinin, güvenliğinin sonuna kadar takipçisidir" diye konuştu.
Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın güçlü dayanışması, bu fırtınalı sularda, 86 milyonun tamamının güvencesi olduğunu vurguladı.
İsrail saldırganlığının durdurulması, bütün dünya için, insanlık için elzem olduğunu söyleyen Erdoğan şu ifadelerini kullandı:
"Ancak, bu yaşananlardan, komşumuz İran dahil, bölgemizdeki tüm ülkeler gereken dersleri çıkarmalıdır. Eğer bölgemizde, İsrail saldırganlığına, İsrail’in devlet terörüne karşı bir ortak tedbir alınmak isteniyorsa, herkes, şapkasını, sarığını, kavuğunu önüne koyup etraflıca düşünmelidir. İsrail’in, son 2 yılda artık açıktan gerçekleştirdiği saldırganlık, Türkiye’nin de içinde bulunduğu geniş coğrafyamızın karşılaştığı sorunları izah etmektedir. Çok açık söylüyorum: Türkiye’de, on yıllardır devam eden tartışmaların, ayrışmaların, kutuplaşmaların ardında, iç dinamiklerden ziyade, dış dinamiklerin olduğu bugün çok daha net ortaya çıkmıştır. Türkiye’de on yıllar boyunca süren ekonomik, siyasi, sosyal sorunların, terör meselesinin, istikrarsızlığın, iç gerilimlerin temel sebebi bugün daha açık görülmektedir."
"Türkiye, vesayet odakları ve FETÖ ihanet çetesiyle mücadele ederek, aynı zamanda Siyonizmin ülkemizdeki uzantılarıyla mücadele etmiştir"
Türkiye’de, neredeyse her yıl 10 yılda bir tekrarlanan, hiçbir darbe tesadüfen yapılmadığını bildiren Erdoğan, "Hiçbir darbe vatansever, milletperver eller tarafından kurgulanmamıştır. İşte İran’da olanları görüyorsunuz. FETÖ’nün; MİT krizinde, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yapmaya çalıştığı darbeler, bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazanmakta, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğu daha belirgin hale gelmektedir. Sadece 15 Temmuz değil, sadece 17-25 Aralık değil; 27 Mayıs’a bakın, arkasında aynı kirli şebekeyi göreceksiniz. 12 Mart’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’ın ‘bin yıl sürecek’ denilen karanlık ve kasvetli günlerine bakın, arkasında aynı karanlık Siyonist şebekeyi göreceksiniz. Türkiye, vesayet odakları ve FETÖ ihanet çetesiyle mücadele ederek, aynı zamanda Siyonizmin ülkemizdeki uzantılarıyla mücadele etmiştir. 15 Temmuz, sadece FETÖ’cü hainlere karşı değil, emperyalizmin içimizdeki truva atlarına karşı da kazanılmış tarihi bir zaferdir. Bunun önemi, değeri ve stratejik boyutu bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır" açıklamalarında bulundu.
"İç cephende gedikler açılmışsa, bu coğrafyada ayakta duramazsın"
Osmanlı Cihan Devleti’nin o muzaffer ordusunun bir ilkesi olduğunu belirten Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Hazır ol cenge, eğer istersen sulhu salah. Eğer bağımsızlık istiyorsan, Eğer özgürlük istiyorsan, Eğer bu topraklar üzerinde şerefinle, namusunla, izzetinle yaşamak istiyorsan, Eğer ekonomik refah istiyorsan, Eğer bolluk, bereket, dirlik istiyorsan, Eğer huzur istiyorsan, cenge her zaman hazır olacaksın. Eğer buna hazır değilsen, işte 100 yıldır, 150 yıldır yaşananları yaşarsın. Caydırıcı gücün yoksa, içerde operasyonlara maruz kalırsın. İç cephende gedikler açılmışsa, bu coğrafyada ayakta duramazsın."
Türkiye’nin şu son AK Parti dönemlerine kadar, kendi silahını, kendi savunma araçlarını üretemediğine dikkat çeken Erdoğan, "Neden? İmkânı mı yoktu? Hayır, vardı. İnsan kaynağı mı yoktu? Hayır, vardı. Peki ne yoktu? İrade yoktu, cesaret yoktu, basiret yoktu, bağımsızlık, özgürlük aşkı yoktu. ‘Üretmeyeceksin’ dediler, üretilmedi. ‘Haddini bileceksin’ dediler, çizilen sınırlara riayet edildi. ‘Verilen rolün dışına çıkmayacaksın’ dediler, çıkılmadı. Açık söyleyeyim: Bizim de bu korkaklığı, bu çekingenliği, bu iradesizliği, en çok da bu ihaneti kırmamız kolay olmadı. Allah’a hamdolsun, bütün engelleri aştık. İrademize vurulan prangaları tek tek parçaladık. Öğrenilmiş çaresizliklere hamdolsun son verdik. Bu ülkeye ve millete her şeyden önce özgüven ve cesaret kazandırdık" ifadelerine yer verdi.
"Türkiye, artık kendi semalarını yerli ve millî hava savunma sistemleriyle koruyan, entegre ve katmanlı bir savunma mimarisine sahip bir ülkedir"
Özellikle savunma sanayii alanında son 23 yılda kelimenin tam anlamıyla büyük bir destan yazdıklarını vurgulayan Erdoğan, "Savunma ihracatında göz kamaştıran bir ivme yakaladık. Hava savunma sistemlerinden savaş gemilerine, tanksavardan torpidoya, seyir füzelerinden elektronik harp sistemlerine, İHA ve SİHA’lardan tank, top, helikoptere kadar geniş bir yelpazede millî projeleri hayata geçirdik. Sağladığımız destek ve teşviklerle, savunma sektörümüzün önünü sonuna kadar açtık. Milli Teknoloji Hamlesiyle, savunma sanayiine yatırım yapmayı, ürün geliştirmeyi, yenilikçi fikirleri pratiğe dökmeyi cazip hale getirdik. Şunu bugün gönül huzuruyla söyleyebilirim. Türkiye, artık kendi semalarını yerli ve millî hava savunma sistemleriyle koruyan, entegre ve katmanlı bir savunma mimarisine sahip bir ülkedir. Nice engelleri aşarak geldiğimiz seviyeyi önemsiyor, ama yeterli bulmuyoruz. Çok daha güçlü ve caydırıcı hale gelmemiz şart" dedi.
Kabine toplantısındaki sözlerini hatırlatan Erdoğan şu değerlendirmelerinde bulundu:
"Caydırıcılığımızı öyle bir düzeye çıkartacağız ki, bırakın bize saldırmayı, hiç kimse bunu aklının ucundan dahi geçiremeyecek. Yüzde 20’lerden alıp yüzde 80’lere çıkardığımız yerli ve milli üretim oranımızı daha da yukarılara taşıyacağız. Ya bu ülke toplu iğne üretemiyordu. Savunma sanayiinde ‘tam bağımsızlık’ hedefimize ulaşana kadar, sabırla, kararlılıkla, azimle ve sağlam adımlarla ilerleyeceğiz."
Savunma Sanayii projelerde emeği olanlara, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunan Erdoğan, Türk savunma sanayiinin bugünlere gelmesine katkı verenlerden vefat edenlere Cenab-Allah’tan rahmet diledi.
"Biz, Ortadoğu’nun tamamında sadece işbirliği, istikrar ve güvenlik istiyoruz"
Türkiye’nin, ülkelerden bir ülke olmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devletlerden bir devlet değildir. Kimse bizi başkalarıyla kıyaslamasın. Kimse bizi test etmeye, sınamaya, sabrımızı zorlamaya yeltenmesin. Buradan altını çizerek tekrar ifade ediyorum. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimsenin toprağının üzerindeki ve altındaki hazinelerinde gözümüz yok. Bizim kimsenin egemenliğiyle herhangi bir sorunumuz yok. Bölgemizde huzur, barış, istikrar dışında hiçbir emelimiz, arzumuz yok. Biz, Ortadoğu’nun tamamında sadece işbirliği, istikrar ve güvenlik istiyoruz. Kendimiz için, kendi vatandaşlarımız için ne istiyorsak; inanç, kültür, köken ayrımı yapmadan bölgedeki herkes için aynı şeyi murat ediyoruz. Adil, onurlu ve sürdürebilir bir barışın kaybedeni olmaz" diye konuştu.
"Biz, barış için tüm samimiyetimizle çabalarız, ama bize yönelik her saldırıda da, tarihimizden, ecdadımızdan devraldığımız mirasla, saldırgana hak ettiği cevabı veririz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şu şekilde devam etti:
"Biz, barış için tüm samimiyetimizle çabalarız, ama bize yönelik her saldırıda da, tarihimizden, ecdadımızdan devraldığımız mirasla, saldırgana hak ettiği cevabı veririz. Bu millet, devletinin gücünü biliyor; bu millet, birlik olduğunda, tek yürek, tek bilek olduğunda neleri başarabileceğini gayet iyi biliyor. Bu millet, aynı zamanda, Cumhur İttifakı’nın, bu ateş çemberinde Türkiye’yi nasıl sulh ve salah içinde tutacağını da biliyor. Kimsenin endişesi, tereddüdü olmasın. İsrail saldırganlığını durdurmak için mücadelemiz sürecek. Bölgemizde barışı tesis etmek için girişimlerimiz artarak devam edecek. Diplomatik temaslarımıza, telefon diplomasimize ara vermeyeceğiz. Herkesi etkileyebilecek büyük bir felaketin önünde geçmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bununla birlikte Türkiye’ye, içerden ya da dışardan gelecek her saldırı ise karşısında milletin ve hükümetin çelikten iradesini bulacaktır."