Cumhurbaşkanı Erdoğan: Özgür Bey, Esad'a niye gitmedin?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 yıl sonra Suriye'nin yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "61 yıllık Baas rejimi düşerken Esad bir gecede kaçmak zorunda kaldı." dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'e de seslenen Erdoğan, "CHP Genel Başkanı; Esad'ın af reklamını yapmıştır, Esad'ı ziyaret edecekti ya. Özgür Bey ne oldu, niye gitmedin?" diye sordu.Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Sakarya 8. Olağan İl Kongresi'nde konuştu."YENİ BİR DÖNEMİN ARİFESİNDEYİZ" Bu vatan topraklarındaki bin yıllık varlığın her safhasının kanla ve alın terinin birbirine karıştığı çetin bir mücadeleyle geçtiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birinci Dünya Savaşı sonrasında lime lime edilip adeta tarih sahnesinden kazınmak istenen milletimiz, gücünü imanından ve tarihinden alan bir şahlanışla yeniden ayağa kalkmıştır. Cumhuriyetimizin ilk bir asrı da kendi içinde çok önemli dönüm noktalarının yaşandığı bir süreç olarak hafızalarımıza nakşoldu. Şimdi dünyadaki ve bölgemizdeki kırılmaların eşliğinde yeni bir dönemin arifesindeyiz. Elbette her şey güllük gülistanlık değil. Hala çözmemiz gereken sıkıntılar, aşmamız gereken engeller var ama sadece bunlara bakarsak, bunlara takılıp kalırsak olmaz." ifadelerini kullandı.Türkiye'de kardeşliğin, diğerkamlığın, dara düşene el uzatmanın kıymetini en iyi Sakaryalıların bildiğini belirten Erdoğan, "Şehrimizin sembol yerlerinden biri olduğu Anadolu coğrafyası, son dönemde zalimlerin zulmünden kaçarak sığınanları da bağrına basmıştır. Sınırlarımız içinde ve hemen dibinde hayata tutunmaya çalışan Suriyeli kardeşlerimize kol kanat gererek, kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdik. Bunu da şikayet ederek değil ha, muhacirlere ensar olma şuuruyla yaptık." dedi."SURİYE'NİN BAŞINDAKİ NEREDE?"Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:"Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıp ileri geri konuşuyor. Ne diyorlar? 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?' Bunu diyecek kadar kendi tarihini bilmeyenleri kültür ve medeniyet değerlerimizden yoksun olanları görüyoruz. Kimi bu soruyu cahilliğinden, mevcut CHP yönetimi gibi olanların çoğu da tamamen ideolojik fanatizmden soruyor. Şimdi gördün mü, niçin bizim oralarda olduğumuzu? Şimdi gördünüz mü bizim niçin Suriye'de olduğumuzu? Ne oldu şimdi? Suriye'nin başındaki nerede? Şu anda Suriye'den gelen kardeşlerimiz, şimdi neredeler? Diyorlar ki, 'Biz tekrar topraklarımıza dönüyoruz.' Parti içi iktidar mücadelesinden başlarını kaldırıp iki satır tarih okuyacak, bir iki makale karıştıracak vakitleri dahi yok."Türkiye'nin hemen dibinde kritik gelişmeler yaşandığını dile getiren Erdoğan, "Ama bunlar ne olup bittiğini takip bile etmiyorlar. Öyle ki dünya yıkılsa, üçüncü cihan harbi çıksa inanın CHP yönetiminin umurunda olmaz. Mesela şu soruyu kendilerine hiç sormuyorlar. Birinci Dünya Savaşı, bölgemizde sınırları yeniden belirlerken, şartlar başka türlü zuhur etseydi acaba ne olurdu? Kuvvetle muhtemel, Halep dediğimiz, İdlib dediğimiz, Hama dediğimiz, Şam dediğimiz, Rakka dediğimiz şehirler tıpkı Antep gibi, tıpkı Hatay gibi, tıpkı Urfa gibi bizim birer vilayetimiz olacaktı. Bu şehirler sınırlarımız dışında kaldı diye herhalde oralarda yaşayan insanlarımızla bağımızı tümden kesecek değildik." diye konuştu.Erdoğan, sınır şehirlerdeki vatandaşlarla, sınırın ötesindeki yerlerde yaşayanların son bir asır boyunca insani ilişkilerini, alışverişlerini, akrabalıklarını devam ettirdiğini kaydederek, Türkiye'deki şehirler ile sınır ötesindeki şehirler arasında düzenli otobüs ve dolmuş seferleri, taksi ulaşımının hep sürdüğünü anlattı."ESAD BİR GECEDE KAÇMAK ZORUNDA KALDI"Suriye'de 2011'de başlayan ve 13 yıldan fazla süren iç çatışmaların kardeşlik iklimini başka bir boyuta taşıdığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:"Dünyada bizden başka hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı siyasi ve toplumsal bir yükü hiç tereddüt etmeden sırtlandık. Asırlara sari kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirirken içeriden ve dışarıdan üzerimize gelen nice baskıyı, ithamı, tahriki, provokasyonu göğüslemek mecburiyetinde kaldık. İnsani ve ahlaki temelden yoksun bu saldırılara rağmen asla geri adım atmadık. Peki neticede kim haklı çıktı? Allah'a hamdolsun, biz haklı çıktık. Rabbim bizi ne milletimize ne Suriyeli mazlumlara mahcup etmedi. İşte 13 yıl sonra Suriye yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attı. Altmış bir yıllık zulmün arkasından Baas rejimi düşerken Esad pılını, pırtısını toplayıp bir gecede kaçmak zorunda kaldı."Suriyeli kardeşlerinin geçici bir yönetim oluşturup düzeni ve güvenliği sağlamaya başladıklarını belirten Erdoğan, "Suriye'de evi, iş yeri, arazisi, akrabası olan misafirlerimiz de yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti. İnşallah Suriye'nin diğer kısımlarını da terör örgütlerinden ve işgalcilerden temizleyerek bu kardeşlerimizin tamamının yuvalarına kavuşması için gereken zemini oluşturacağız. Birikimleriyle işiyle kabiliyetleriyle emeğiyle üretimiyle ülkemize katkı verer

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Özgür Bey, Esad'a niye gitmedin?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Özgür Bey, Esad'a niye gitmedin?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 yıl sonra Suriye'nin yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "61 yıllık Baas rejimi düşerken Esad bir gecede kaçmak zorunda kaldı." dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'e de seslenen Erdoğan, "CHP Genel Başkanı; Esad'ın af reklamını yapmıştır, Esad'ı ziyaret edecekti ya. Özgür Bey ne oldu, niye gitmedin?" diye sordu.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Sakarya 8. Olağan İl Kongresi'nde konuştu.

"YENİ BİR DÖNEMİN ARİFESİNDEYİZ"

Bu vatan topraklarındaki bin yıllık varlığın her safhasının kanla ve alın terinin birbirine karıştığı çetin bir mücadeleyle geçtiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birinci Dünya Savaşı sonrasında lime lime edilip adeta tarih sahnesinden kazınmak istenen milletimiz, gücünü imanından ve tarihinden alan bir şahlanışla yeniden ayağa kalkmıştır. Cumhuriyetimizin ilk bir asrı da kendi içinde çok önemli dönüm noktalarının yaşandığı bir süreç olarak hafızalarımıza nakşoldu. Şimdi dünyadaki ve bölgemizdeki kırılmaların eşliğinde yeni bir dönemin arifesindeyiz. Elbette her şey güllük gülistanlık değil. Hala çözmemiz gereken sıkıntılar, aşmamız gereken engeller var ama sadece bunlara bakarsak, bunlara takılıp kalırsak olmaz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de kardeşliğin, diğerkamlığın, dara düşene el uzatmanın kıymetini en iyi Sakaryalıların bildiğini belirten Erdoğan, "Şehrimizin sembol yerlerinden biri olduğu Anadolu coğrafyası, son dönemde zalimlerin zulmünden kaçarak sığınanları da bağrına basmıştır. Sınırlarımız içinde ve hemen dibinde hayata tutunmaya çalışan Suriyeli kardeşlerimize kol kanat gererek, kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdik. Bunu da şikayet ederek değil ha, muhacirlere ensar olma şuuruyla yaptık." dedi.

"SURİYE'NİN BAŞINDAKİ NEREDE?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıp ileri geri konuşuyor. Ne diyorlar? 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?' Bunu diyecek kadar kendi tarihini bilmeyenleri kültür ve medeniyet değerlerimizden yoksun olanları görüyoruz. Kimi bu soruyu cahilliğinden, mevcut CHP yönetimi gibi olanların çoğu da tamamen ideolojik fanatizmden soruyor. Şimdi gördün mü, niçin bizim oralarda olduğumuzu? Şimdi gördünüz mü bizim niçin Suriye'de olduğumuzu? Ne oldu şimdi? Suriye'nin başındaki nerede? Şu anda Suriye'den gelen kardeşlerimiz, şimdi neredeler? Diyorlar ki, 'Biz tekrar topraklarımıza dönüyoruz.' Parti içi iktidar mücadelesinden başlarını kaldırıp iki satır tarih okuyacak, bir iki makale karıştıracak vakitleri dahi yok."

Türkiye'nin hemen dibinde kritik gelişmeler yaşandığını dile getiren Erdoğan, "Ama bunlar ne olup bittiğini takip bile etmiyorlar. Öyle ki dünya yıkılsa, üçüncü cihan harbi çıksa inanın CHP yönetiminin umurunda olmaz. Mesela şu soruyu kendilerine hiç sormuyorlar. Birinci Dünya Savaşı, bölgemizde sınırları yeniden belirlerken, şartlar başka türlü zuhur etseydi acaba ne olurdu? Kuvvetle muhtemel, Halep dediğimiz, İdlib dediğimiz, Hama dediğimiz, Şam dediğimiz, Rakka dediğimiz şehirler tıpkı Antep gibi, tıpkı Hatay gibi, tıpkı Urfa gibi bizim birer vilayetimiz olacaktı. Bu şehirler sınırlarımız dışında kaldı diye herhalde oralarda yaşayan insanlarımızla bağımızı tümden kesecek değildik." diye konuştu.

Erdoğan, sınır şehirlerdeki vatandaşlarla, sınırın ötesindeki yerlerde yaşayanların son bir asır boyunca insani ilişkilerini, alışverişlerini, akrabalıklarını devam ettirdiğini kaydederek, Türkiye'deki şehirler ile sınır ötesindeki şehirler arasında düzenli otobüs ve dolmuş seferleri, taksi ulaşımının hep sürdüğünü anlattı.

"ESAD BİR GECEDE KAÇMAK ZORUNDA KALDI"

Suriye'de 2011'de başlayan ve 13 yıldan fazla süren iç çatışmaların kardeşlik iklimini başka bir boyuta taşıdığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyada bizden başka hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı siyasi ve toplumsal bir yükü hiç tereddüt etmeden sırtlandık. Asırlara sari kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirirken içeriden ve dışarıdan üzerimize gelen nice baskıyı, ithamı, tahriki, provokasyonu göğüslemek mecburiyetinde kaldık. İnsani ve ahlaki temelden yoksun bu saldırılara rağmen asla geri adım atmadık. Peki neticede kim haklı çıktı? Allah'a hamdolsun, biz haklı çıktık. Rabbim bizi ne milletimize ne Suriyeli mazlumlara mahcup etmedi. İşte 13 yıl sonra Suriye yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attı. Altmış bir yıllık zulmün arkasından Baas rejimi düşerken Esad pılını, pırtısını toplayıp bir gecede kaçmak zorunda kaldı."

Suriyeli kardeşlerinin geçici bir yönetim oluşturup düzeni ve güvenliği sağlamaya başladıklarını belirten Erdoğan, "Suriye'de evi, iş yeri, arazisi, akrabası olan misafirlerimiz de yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti. İnşallah Suriye'nin diğer kısımlarını da terör örgütlerinden ve işgalcilerden temizleyerek bu kardeşlerimizin tamamının yuvalarına kavuşması için gereken zemini oluşturacağız. Birikimleriyle işiyle kabiliyetleriyle emeğiyle üretimiyle ülkemize katkı vererek burada kalmak isteyenlerin de başımızın üstünde yeri vardır. Önemli olan ister kendi ülkesinde, ister burada kardeşlerimizin huzur içinde yaşamaları, geleceklerine güvenle bakabilmeleridir. Türk'ü Türk yapan, bizi biz yapan haslet, işte budur." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'deki devrime şaşı bakanlara, Esad dönemini yüceltenlere, meseleyi başka güçlerin tezgahı seviyesine indirenlere en güzel cevap Şam'daki yeraltı hapishaneleridir. Bunları televizyonlarda izlediniz değil mi? O hapishanelerin halini gördünüz değil mi? Esad bu insanlara nasıl zulmetmiş ve o cezaevlerinde girerken 60 kilo, 70 kilo olan o insanlar, ne yazık ki şimdi çıkarken oradan 30 kiloya düşmüşler. Zulüm ile abad olunmaz, alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste." dedi.

Erdoğan, Türkiye'deki Suriyelilerin yıllarca neden vatanlarına dönemediklerinin cevabının da Şam'daki yer altı hapishanesinde ele geçirilen işkence, ölüm ve imha aletleri olduğunu söyledi.

Esad'ın af çağrısına kanıp rejimin kontrol ettiği şehirlere dönenlerin ise "cezaevi" denilen ölümhanelerde türlü işkencelere uğradıktan sonra katledildiklerine dikkat çeken Erdoğan, "Televizyonlara, gazetelere, sosyal medya mecralarına yansıyan vahşet hikayelerini dinlemeye insanın yüreği dayanmıyor. Ancak CHP Genel Başkanı, Esad'ın kendisinin bile inanmadığı af ilanına prim vererek son ana kadar bunun reklamını yapmıştır. Oraya gidecekti ya, Esad'ı ziyaret edecekti ya. Özgür Bey ne oldu, niye gitmedin ya? O ziyareti gerçekleştirseydin ya." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirilerini sürdürerek konuşmasına şöyle devam etti:

"Bir de şu husus var; Yıllarca sadece ve sadece Suriyeli, Afgan ve diğer yabancılara düşmanlık üzerinden güya siyaset yapanların artık varlık sebepleri ortadan kalktığına göre bundan sonra millete ne diyeceklerini merak ediyoruz. Azıcık ahlakları, azıcık utanma duyguları, azıcık insani duyarlılıkları varsa partilerinin tabelalarını indirir, siyasete tövbe eder, siyaset öncesi işlerine geri dönerler. Ama biliyoruz ki bunların derdi herhangi bir meseleyi sahiplenmek, herhangi bir davayı savunmak değil, konjonktürel sorunlar üzerinden kendilerine bedavadan çıkar sağlamaktır. Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir program, proje, söylem üretmeyen ve Türk siyasetini zehirleyen bu zihniyeti milletimizin irfanına havale ediyoruz. Bunlar hiçbir zaman millette karşılık bulamadılar. Bundan sonra da millet bunlara yüz vermeyecektir. Bazısı cehalet, bazısı lümpen ırkçılık, kimi de mezhepçilik çukurunda debelenmeye devam edecektir."