Türk Yahudisi aile Israil makamlarinin 9 aydir kendilerinden kopardigi bebekleri için mücadele veriyorMücahit Aydemir- Israil’deki Sosyal Hizmetler Kurumu, "suistimal" süphesi ile anne-babasindan ayirdiklari bebegi yaklasik 9 aydir bakici ailede tutarken, tüm bulgular bebegin hastaliginin “dogustan genetik” olduguna isaret ediyor- Aylardir çocugundan ayri kalan anne D.G., AA’ya yaptigi açiklamada gözyaslarina boguldu:- "Bizden alindiginda daha 4 aylik bir bebekti. O bizim onu sokaga attigimizi

Türk Yahudisi aile Israil makamlarinin 9 aydir kendilerinden kopardigi bebekleri için mücadele veriyorMücahit Aydemir- Israil’deki Sosyal Hizmetler Kurumu, "suistimal" süphesi ile anne-babasindan ayirdiklari bebegi yaklasik 9 aydir bakici ailede tutarken, tüm bulgular bebegin hastaliginin “dogustan genetik” olduguna isaret ediyor- Aylardir çocugundan ayri kalan anne D.G., AA’ya yaptigi açiklamada gözyaslarina boguldu:- "Bizden alindiginda daha 4 aylik bir bebekti. O bizim onu sokaga attigimizi

KUDÜS (AA) - MÜCAHIT AYDEMIR - Israilli bir Türk Yahudisi aile, 1 aylikken beyin kanamasi sikayetiyle hastaneye kaldirdiklari bebeklerinin, dogustan genetik hastaliga isaret eden bulgulara ragmen “suistimal” iddiasiyla ellerinden alinmasina karsi yaklasik 9 aydir amansiz bir mücadele veriyor.

Türkiye ve Israil vatandasligi bulunan Türk Musevisi baba S.G. (22) ve Israilli-Brezilyali esi D.G. (21) çifti, geçen yil mayista 1 aylik olan bebeklerini beyin kanamasi sikayetiyle Bati Kudüs’teki Hadassah Ein Kerem Hastanesine kaldirdi.

Ertesi gün ilk tetkiklerin yapilmasinin ardindan hastane ve sosyal hizmetler yetkilileri, bebegin "fazla sallanma veya siddet nedeniyle suistimale ugradigi" süphesi ile ebeveyni polise ihbar etti. Israil Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanligina bagli Sosyal Hizmetler Kurumunun sikayeti üzerine polis, anne ve babayi gözaltina aldi.

Bu sirada bebegin durumu stabil hale gelirken, baba S.G. 10 gün cezaevinde, 20 gün ev hapsinde kaldi; anneye de 4 gün ev hapsi verildi.

Bu süreçte Sosyal Hizmetler Kurumu yetkilileri, çocugun ebeveyninden alinmasi için girisimlerde bulunurken, anne-baba ve aile büyükleri ise olayda kendilerinin bir kabahati olmadigini savunarak, bebegin rahatsizliginin anlasilmasi için kapsamli genetik test yapilmasini istedi.

Hastane, yapilan test sonucunda bebekte genetik bir hastalik olmadiginin belirlendigini iddia ederek ebeveynin “suistimaline” isaret etti ve bebek Sosyal Hizmetler Kurumu yetkilileri tarafindan 4 Eylül 2022’de ailesinden alindi.

Hadassah Hastanesini gerekli testleri yapmamakla ve ihmalle suçlayan aile ise, ABD ve Israil’de yaptirdiklari çok sayida bagimsiz testlerle, bebekteki beyin kanamasinin ebeveynin herhangi bir suistimalinden degil dogustan meydana gelen ve nadir görülen bir hastalik sonucu oldugunu ortaya çikardi. Tüm raporlara ragmen bebek, yaklasik 9 ay geçmisken hala anne-babasina geri verilmedi.

- Aile, Istanbul ve Izmir Musevilerinden

Baba S.G., 23 yil önce Türkiye’den Israil’e göç eden Türk Musevisi bir çiftin ikinci oglu. Babaanne Y.G. Istanbul, büyükbaba E.G. ise Izmir Musevilerden.

Israil’de ‘Haredi’ olarak adlandirilan dindar Yahudi kesime mensup aile fertleri ve ebeveyn, bebeklerine kavusmak için verdikleri çileli mücadeleyi AA muhabirine anlatti.

- Hastane “çok çabuk” karar verdi

Babaanne Y.G., "Normalde hastaneler böyle bir seyin suistimalden dolayi mi kaynaklandigini arastirmak zorundalar. Fakat çok çabuk karar verdiler. Ilk asamada gerekli tomografileri yapmadan bebek için ‘sarsilmis bebek sendromu’ tanisi koydular ve suistimal süphesi ile polise ihbar ettiler." dedi.

Sarsilmis bebek sendromu (SBS), tip terminolojisinde, bebegin ilk aylarda ebeveyni veya bakicisi tarafindan sarsilmasiyla ortaya çikan ve bebekte kafa içi kanama ve beyin hasari gibi ciddi saglik sorunlari yaratabilen bir durum olarak degerlendiriliyor.

Y.G., sunlari söyledi:

"Belki her anne babadan süphelenilebilir ama bir tomografi yapilmadan bu taninin konulmasi kabul edilemez. Ayrica, aslinda bize ilk toplantida bebegin basina 3 nedenden ötürü bu hastaligin gelmis olabilecegini söylemislerdi: Ya hakikaten bir travma, ya genetik bir hastalik, ya da kan hastaligi olabilecegi seklinde. Ama bunlari bize söyledikten sonra, diger iki opsiyonu henüz arastirmadan, yarim saat sonra polis geldi ve oglumu hastaneden alip (gözalti için) götürdüler."

Babaanne, söyle devam etti:

"Hastanede yapilan genetik test, bütün bir genetik test paketinin sadece yüzde 1,5’ine tekabül ediyor. Diger genis kapsamli test zaman alacagi için ona girmek istemediler. 10 gün sonra, (hastane evraklarini isaret ederek) burada da yazdiklari gibi, ‘genetik testte hiçbir bulgu yoktur’ dediler. Yani söyledikleri, genetik olarak çocukta herhangi bir problem yok demek. Hatta doktor beni koridorda gördügünde, bana, 'Bak gördün mü, hiçbir sey bulunamadi. Bakalim ne yapacaksiniz polisle' dedi. Bunun üzerine anne-babayi tekrar 6 saat sorguya aldilar, ardindan serbest biraktilar. Ama çocugu aldilar."

- Raporlar, çocugun hastaliginin "genetik" oldugunu gösterdi

Bebek, kimligi gizli tutulan bir bakici aileye verilirken, bebegin ailesi kapsamli genetik testler yaptirmak için ABD’de bir laboratuvara ve Israil’de alaninda uzman doktorlara basvurdu.

Ailenin yaptirdigi test sonucunda Hadassah Hastanesinde yapilan tetkiklerin aksine, çocugun hastaliginin genetik oldugu ortaya çikti.

Aile Kasim 2022’de testi mahkemeye sundu ve genetik sorun bulundugunu belirtti. Hakim, 6 Aralik’ta bebegi, anneannesine verme karari aldi ve annenin de yaninda kalabilecegine hükmetti.

Babaanne Y.G.’ye göre "hakim artik çocugu vermek istiyordu" ancak Sosyal Hizmetler Kurumu mahkemenin kararina itiraz ederek çocugun aileye verilmesini engelledi.

Y.G., Sosyal Hizmetler Kurumunun, “hastanenin yanlis yönlendirmesiyle hata yaptiklarini kabul etmeleri” gerektigini, ancak Kurumun mahkemenin her defasinda aile lehine aldigi kararlara dört kere itirazda bulundugunu aktardi. Itirazlar neticesinde üst mahkeme, alt mahkemenin kararlarini bozarak Sosyal Hizmetlerin itirazlarini kabul etti.

Son olarak, konunun iki hafta önce yerel basina yansimasinin ardindan mahkeme, çocugun, annesinin ablasinin yaninda kalmasina karar verdi.

Konunun basina yansimasinin ardindan Sosyal Hizmetler Kurumu yetkililerinin “korktugunu” ifade eden Y.G., "Hatta en son mahkemede, (Sosyal Hizmetler yetkilileri) ‘çocugun gizli bakici ailede kalma süresi en fazla 6 aydir. 6 aydan sonra çocuga zarar verir’ dediler, bunu kendi agizlariyla söylediler." dedi.

Babaanne Y.G. söyle devam etti:

"Ama bu kez biz çocugun annenin ablasinda kalmasina itiraz ettik. Çünkü elimizde çok güçlü doktor raporlari var. Yedi ayri doktor ve profesörden raporlar aldik. Bebegin anne-babasindan ayri kalmasi için hiçbir sebep olmadigini söyledik.

Burada baslangiçta, baska her dosyada olabilecegi gibi hukuki olarak islem baslatilabilir, çocugun suistimal edildigini düsünmüs olabilirler. Ama gerçek ortaya çiktiktan sonra bunun artik kisisel bir ego haline getirilmemesi gerekiyordu. ‘Evet, haklisiniz, hata ettik, genetik bir sorun varmis’ diyerek çocugu geri vermeleri gerekiyordu."

Babaanne, tüm bu süreçte bebeklerinden ayri birakilan oglu ve gelini için ise, "Çocuk anne-babasindan uzak. Onlarin acilarini tarif etmek mümkün degil." ifadelerini kullandi.

- Anne-babayi “yalan makinesine” bagladilar

Israil’de dogup büyüyen ve akici olmayan bir Türkçeyle konusan baba S.G. ise, hastaneye ilk gittiklerinde basindan geçenlere iliskin sunlari dile getirdi:

"Çok kötü hissettim. Seni alip hapishaneye atiyorlar. Çocugun ise hastanede ve ona ne oldugunu bilmiyorsun. Hiç kimse sana onun (bebek) durumu hakkinda bilgi vermiyor. Bir tek ‘sen yaptin, iyi bir baba degilsin’ diyorlar sana, seni suçluyorlar. Çok kötü…"

Türk Musevisi baba, söylediklerinin dogru olup olmadiginin tespiti için adli makamlar tarafindan, “yalan makinesine” baglandigini söyledi.

"Poligraf” veya “yalan dedektörü” olarak isimlendirilen alet, kamuoyunda yaygin olarak “yalan makinesi” olarak biliniyor.

Genç baba, "Saatlerce sorular sormuslardi. Beni ve esimi yalan makinesine aldilar ve (sonucunda) iyi çiktik. Anladilar ki biz hiçbir sey yapmadik." dedi.

Baba S.G., AA muhabirinin "Bundan sonra ne olmasini bekliyorsunuz?" sorusunu, söyle yanitladi:

"Bize çocugumuzu geri versinler. Çocugun (genetik) hastaligi oldugu ortaya çikti. Kendilerine basvurdugumuz ABD’deki bir uzman profesör ve bu alandaki en iyi doktorlar, çocukta bu hastaligin oldugunu ortaya çikardi."

Babaanne ve baba, bebege kavusmalarinin ardindan Sosyal Hizmetler yetkilileri hakkinda "kesinlikle" tazminat davasi açacaklarini belirtti.

- “Bir anneye yasatilabilecek en büyük aci”

Tüm bu süreçte bebeginden ayri kalarak en büyük aciyi yasayan anne D.G. ise, gözyaslari içinde zorlukla kendisini ifade etti.

D.G., bebegin hastaliginin nasil meydana geldigini ve ilk süreçte neler yasadiklarini söyle anlatti:

"Hastaneye getirdigimizde bebegimize ne oldugunu bilmiyorduk, hiçbir sey anlayamadik. Ya ölürse diye çok çok korktuk. Sonra gelip bunu bizim yaptigimizi belirterek bizi suçlamaya basladilar. Çok korkunç bir duygu idi. Tarif edilemeyecek kadar kötü duygular içinde iken çocuga ne oldugu hakkinda kendimizi nasil ifade edecegimizi bilemedik."

Gözyaslarina bogularak konusan genç anne, "(Umarim) Allah’in izniyle bir an evvel hizlica döner. Ancak onun yanimizda olmadigi her bir vakit, her bir gün bizi mahvediyor. Bizden alindiginda daha 4 aylik bir bebekti. O bizim onu sokaga attigimizi ve terk ettigimizi düsünüyor, hissediyor. Bunun, bir anneye yasatilabilecek en büyük aci oldugunu söyleyebilirim." dedi.

Olanlara anlam veremedigini belirten D.G., sunlari söyledi:

“Yogun bakimdayken en azindan beni yaninda hissediyordu ve bu durumdan kurtulup sükürler olsun iyilesti. Ancak sonra yetkililer geldiler, bizi birbirimizden ayirdilar. Neden?.. Güya, güya…Hiçbir nedeni yok, hiçbir nedeni yok… (Bebegim) Yalniz birakildi."

- Hastane ve Bakanligin konuya iliskin açiklamasi

Öte yandan, ailenin iddialarina iliskin AA muhabirinin ayri ayri görüslerine basvurdugu Hadassah Tip Merkezi ile Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanligi, konu hakkinda devam eden yasal sürece isaret etmekle yetindi.

Israil’in en büyük üniversite hastanelerinden Hadassah Tip Merkezi’nin Sözcüsü Hadar Elboim, hastane bünyesinde, “çocuk ve savunmasiz bireylere zarar verme süphesinin oldugu vakalari inceleyen çok disiplinli bir çocuk koruma ekibinin çalistigini” ifade etti.

Elboim, bu gibi durumlarda sürecin isleyisine iliskin sunlari söyledi:

"Ekip, ilk sorusturmanin ardindan, makul bir istismar veya ihmal süphesinin oldugu durumlarda yasalara uygun hareket eder ve topluluktaki gerekli mercilere bildirimde bulunur. Bunun amaci, konuyu derinlemesine incelemeleri ve gerektiginde çocugu güvende tutmak için gerekli önlemlerin alinmasidir.

Ayni zamanda, tabii ki, kapsamli ve eksiksiz tibbi sorusturma devam ediyor. Hadassah yasaya göre hareket etmistir ve buna göre hareket etmeye devam edecektir."

Çocugun anne ve babasindan uzaklastirilmasinda aileye karsi tavir alan Sosyal Hizmetler Kurumunun bagli oldugu Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanligi Sözcülügü ise, “Konu mahkemede görüsüldügü için bu konu hakkinda konusamiyoruz.” açiklamasi ile yetindi.

- Aile, gelecek durusmada artik bebegi almayi istiyor

Ailenin avukati Verda Steinberg, AA muhabirine yaptigi açiklamada, bu ay sonunda düzenlenecek durusmada davanin yeniden görülecegini belirtti.

Bu seferki durusmanin ilk kez doktorlarin katilimiyla düzenlenecegini ve bu durumun ailenin lehine olduguna dikkati çeken Steinberg, ailenin bu durusma neticesinde çocuklarina kavusmak istedigini söyledi.

Ailenin avukati, "Sosyal Hizmetler Kurumunun aileye tarif edilemeyecek bir haksizlik yaptigini" ifade etti.

Rapor ve testlerle bütün gerçegin ortaya çiktigini savunan Avukat Steinberg, "Çok sayida uzman doktor tarafindan alinan raporlara göre, bebek yüzde yüz genetik bir hastaliktan muzdarip. Sosyal Hizmetler Kurumu bunu kabul etmemekte israr ediyor. Baslangiçta ihtiyatli davranip çocugu almis olduklarini, ancak sonra hatali olduklarini anladiklarini belirtip, ‘Özür dileriz, hata etmistik’ diyemiyorlar.” diye konustu.

Mahkeme sürekli aile lehine karar almasina ragmen “yetkililerin bunu uygulamamakta israr ettigini” dile getiren Steinberg, “Tüm hukuki süreç ihlal edildi.” dedi.

Steinberg, söyle devam etti:

“(Sosyal Hizmetler yetkilileri) Israrla çocugu bugüne kadar geri vermiyorlar. Sosyal Hizmetler yetkilisi Suli Garson, bütün bu süreç boyunca bir suç islemedikleri halde ailenin, çocuga zarar verdiklerini itiraf etmeleri konusunda sürekli israr etti. Sürecin bu sekilde devam etmesi akil almaz. Bu, her geçen gün hem çocuga hem ailenin kendisine tarif edilemez bir zarar veriyor. Cesaretli bir kisinin ortaya çikip 'Ben sosyal hizmetler yetkililerinin üzerindeyim' demesi ve karar verebilecek güce sahip olmasi lazim. Burada birinin hesap sormasi lazim."

- Israil Meclisi, Türk ailenin yaninda

Meselenin bazi milletvekillerinin gündemine girmesi sonucu Israil Meclisindeki Is, Refah ve Saglik Komisyonu, konuyu görüsmek üzere davaya muhatap olan taraflari topladi.

“Bebegi Elinden Alinan Ebeveyne Karsi Sosyal Hizmetler Kurumunun Zorba Davranisi” basligiyla dün düzenlenen Komisyon toplantisina, Israilli farkli partilerden milletvekilleri, Sosyal Hizmetler Kurumu yetkilileri, Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanligindan ve Saglik Bakanligindan temsilciler ile ailenin avukatlari ve yakinlarinin yani sira saglik sendikalari ve sivil toplum kuruluslarindan temsilciler katildi.

Öte yandan, ailenin dostlari ve yakinlari, oturum sirasinda Meclis önünde toplanarak gösteri düzenledi. Gösteride, "Adalet yerini bulsun", "Çocugu ailesine teslim etme zamani", "Çocuklar sizin santaj amaciyla elden ele dolastiracaginiz bir esya degildir" yazili pankart ve dövizler tasidi.

Toplantiya katilan milletvekilleri ve temsilcilerin çogunlugu, eldeki tüm bulgularin bebekte genetik bir hastalik oldugunu kanitladigina vurgu yaparak, aileden yana taraf aldi.

Birlesik Tevrat Yahudiligi Partisinden Milletvekili Eliyahu Baruchi, oturumda yaptigi degerlendirmede, "Tanri korusun, ülke çapindaki sosyal hizmet uzmanlarinin kutsal çalismalarina zarar vermek istemiyorum. Bu bireysel vakanin tartisilmasi sosyal hizmet çalismalarina zarar vermemelidir. Ancak bu davadaki ayrintilara vakif olmamdan yola çikarak sunu söyleyebilirim: Sosyal hizmetler görevlisi yasadaki bosluklardan yararlandi ve aileye korkunç bir adaletsizlik yapti." diye konustu.

Iktidardaki Likud Partisi milletvekili Revital Gottlieb, “Çocuk Koruma Yasasi’nin sosyal hizmet uzmanlarina alisilmadik yetkiler verdigini” ve “yarginin, sosyal hizmetler yetkililerinin uzun kolu haline geldigini” ifade ederekn, Yahudi Gücü Partisinden Avi Maoz da “yardim görevlilerinin tamamen keyfi kararlar verdigini” belirtti.

Yes Atid (Gelecek Var) Partisinden Debbie Biton ise, "Testler genetik bir sorun oldugunu gösteriyor, polis davasi da kapandi. Çocugu anne babasindan uzak tutmak için geriye ne sebep kaliyor?" diye sordu.

Milletvekili Limor Son Har-Malech ise, "Sosyal Hizmetler Kurumu yetkililerinden, bu çirkin davranisla ilgili tatmin edici yanitlar almadik.” dedi.

Oturumu yöneten Birlesik Tevrat Yahudiligi Partisinden Yisrael Eichler, oturum sonunda, bir çocugu ebeveyninden alma kararinin su an yürürlükte oldugu sekliyle bir hakim tarafindan degil, yalnizca üç hakimden olusan bir heyet tarafindan alinacak kararla yapilmasini öngören bir yasa tasarisini Meclise sunmayi teklif ettiklerini belirtti.

Israil yasalari uyarinca, çocugun korunmasi amaciyla, davaya konu olan çocuk ve ailesinin kimliklerine isaret eden bilgilerin basin-yayin araciligiyla kamuoyuna tanitilmasi yasak oldugundan, söz konusu kisilerin ad ve soyadlari gizlenerek, yalnizca sembolik bas harflere yer verildi ve AA’ya verdikleri röportajlarda yüzleri gösterilmedi.