RÖPORTAJ - Mimar Celaleddin Çelik, Türkiye sehirciliginde paradigma degisikliginin ütopya olmadigini söylediZeliha Eliaçik- "Bu topraklarda büyük bir yapi bilgisi var. Sadece Osmanli yasamadi bu topraklarda. Çok eskiden beri gelen bir yapi bilgisi var" - "Türkiye sadece ve sadece bir yapim yöntemini tek çözüm olarak görüyor. Bir betonarmeyi biliyor. Dünyadaki tek yapi yöntemi betonarme degil" - "Kamunun bazi konularda öncü olabilecek bir rolü var" - "Insaat sektörü konut üretimini bir gayrimenku
ANKARA (AA) - Mimar ve sanatçi Celaleddin Çelik, Türkiye'de Osmanli döneminin öncesine uzanan bir yapi bilgisi bulundugunu belirterek, Türkiye sehirciliginde bu cografyaya özgü yeni bir sehircilik anlayisinin gelismesinin ütopya olmadigini söyledi.
Çelik, Türkiye sehirciliginin son 70 yilini ve Kahramanmaras merkezli 6 Subat'ta meydana gelen depremlerin ardindan yikilan veya riskli bölgelerde nasil bir sehir planlamasi yapilabilecegini AA Analiz'e degerlendirdi.
Soru: Türkiye sehirciliginde temel sorun nedir?
Çelik: Türkiye sehirleri büyüme planlarini, bizim çok da tasvip etmedigimiz asiri merkeziyetçi bir plan üzerinden kurdu. Yani bizim yag lekesi halinde büyüyen sehirler dedigimiz modele geçti. Ekonomik model neredeyse insanlar o merkezin etrafinda kümelenmeye ve o merkezi sisirmeye devam etti. Bu ise planlanmadan kontrolsüz biçimde yapildi. Bu asiri merkeziyetçi, yag lekesi gibi kümelenerek büyüyen sehirlerin yönetilebilmesi mümkün degil.
Ironik biçimde bu ülkenin sehirleri bir asir önce çok ideale yakin fiziksel çevre barindiran sehirlerdi. Yani su anlamda bunu söylemek mümkün; fotograflara baktigimiz zaman bugün Bursa'ya, Usak'a, Konya'ya, Balkanlar'a, Filibe'ye, Erzurum'a, nereye isterseniz baktigimiz zaman, aslinda çok insani olarak topografyaya yerlesmis, tabiatla iliskileri güzel kurulmus, insani ölçegi olan, her bireyin kendi kimligini hissettirebilecegi bir doku görüyoruz. Çok ideal sehre yakin dokular bunlar.
- "Amerika nüfusunun yaklasik yüzde 89-90'i müstakil evlerde yasiyor"
Soru: Bati'daki mimari trendler ne yönde?
Çelik: Amerika, refah seviyesinin en üst oldugu ülkelerden biri. Bildigimiz gibi Amerika nüfusunun yaklasik yüzde 89-90'i müstakil evlerde yasiyor. Amerika'nin aslinda bizim zihnimizdeki imgesi New York ve Manhattan'daki yüksek yapilardir. Ama New York eyaletinin de yüzde 76'si müstakil evlerde yasiyormus. Ingiltere'de de rakamlar Amerika'ya çok yakin. Insanlar ancak bazi sosyal konutlarda, bazi ögrenci yurtlari ve benzeri yerlerde, yani mecbur ise bir apartmanda yasar.
Amerika'da bir önemli olay vardir. Sosyal konut olarak insa edilen, Pruitt-Igoe evleri vardir. Bunlar, bildigimiz apartmanlar, yüksek katli toplu konutlardir. Burasi bildiginiz bir çöküntü alani haline geliyor ve yanlis hatirlamiyorsam 1960'larin baslarinda, Pruitt-Igoe evleri dinamitlenerek yikiliyor. Bu çok ikonik bir andir ve videosu da vardir. "Bu tarz bir toplu konut fikri çökmüstür." metaforunu videoda da görürsünüz.
Bizde bir baska tuhaflik da müstakil ev fikri mesela. Amerika'da ve Ingiltere'de nüfusun yüzde 90'ini barindiran müstakil ev fikri bizde ya çok zengin evi yani villa olarak tasavvur edilir ya da çok fakir evi.
- "Bizim, hafif çelik, çelik ve ahsap gibi daha hafif yapilar üretme imkanimiz var"
Soru: Bu örnekler Türkiye'ye uygulanabilir mi?
Çelik: Amerika, Ingiltere ve Almanya'daki örnekleri aslinda, sadece çok çarpici bir uçurum oldugu için zikretmek istiyorum, çünkü bu cografya onlardan biri degil. Bu cografya baska bir cografya. Yoksa bunlar bize model olamaz. Bunlar bize ancak baska bir perspektifin mümkün oldugunu gösterebilir.
Bunun da bu cografyaya özgü, kendi çözümlemesinin içinden çikmasi kaçinilmaz. Hatta sunu da söylemek lazim; Ingiltere'deki o bahçe sehirlerin, Amerika'daki yerlesimlerin çok fazla elestirilecek tarafi var. Mimari bir bakis açisiyla benim açimdan öyle. Asiri otomobil merkezli, mesafelerden dolayi insanlarin gerekli sosyalligi yakalayamayacagi, fazla tekdüze, birbirine benzeyen ve sürekli birbirini tekrar eden dokular var. Bunlardan kendileri de sikayetçi.
Ben bunun somut bir gerçeklik ve ufukta görünen bir ideal dünya oldugunu düsünüyorum. Bunun, böyle ütopik bir hayal olmadigini, gönülden düsünüyorum. Evet. Sebebi de su, birazcik perspektifi genis bir açidan ele aldigimiz zaman, bu topraklarda büyük bir yapi bilgisi var. Sadece Osmanli yasamadi bu topraklarda. Çok eskiden beri gelen bir yapi bilgisi var. Yani Roma'dan beri biz sehir kuran bir topragin üstündeyiz. Ama bu büyük tablonun içinde son bir asra bakip, hatta son 70 seneye bakip bütün bu bilginin silinmis olmasini içime sindiremiyorum.
Mesela burada sunun altini çizmek lazim; Türkiye sadece ve sadece bir yapim yöntemini tek çözüm olarak görüyor. Bir betonarmeyi biliyor. Dünyadaki tek yapi yöntemi betonarme degil. Alternatifler var. Bunlar yine bazi çok gelismis ülkelerde alternatiften öte yüzde 90 seviyesinde tercih ediliyor. Mesela betonarme konut üretimi Türkiye'de yüzde 90'lardadir. Belki de daha yüksektir. Bu betonarme konut üretimi, çok kisitli bir zaman diliminde, bahsettigim son 70 senede agirlikli olarak kabul edildi. Ama Amerika'da mesela evlerin yüzde 90'i ahsaptir. Bizim, hafif çelik, çelik ve ahsap gibi daha hafif yapilar üretme imkanimiz var.
- "Moloz, hiçbir sekilde tekrar kullanamadiginiz bir sey"
Soru: Betonarme binalarda temel sorunlar nedir?
Çelik: Islak insaat sistemleri yani betonarme, yari sivi sekilde hazirlanip kaliplara dökülüp dondurularak yapilan insaatlardir. Bu islak insaat sistemlerinde betonarmede yapi yönetmeliklerinin hedefi sudur: Konutlar için, kontrollü hasar dedigimiz bir hasar sinifi var. Yani yapi depremde kontrollü olarak hasar alabilir. Hatta alsin; bunu göze alir yapi yönetmeligi ve mühendislik hesaplari. Ama çökmesin. O tam toptan çökme olmasin ve insanlar içinden sag çikabilsinler.
Yapiyi yiktiginiz zaman da o yapinin molozu geri dönüstürülebilen bir sey degil. Hiçbir sekilde tekrar kullanamadiginiz bir sey. Ancak hafif yapilar, yani kuru insaat yöntemleriyle üretilmis hafif yapilari yaparsak bu yapilarin enkazi, molozu bile yok.
Ve sonra "Bunlar maliyet olarak uygun mu? Bunlar pahali." gibi itirazlar geliyor. Hangisi pahali su anda? Türkiye'nin yasadigi durumu düsünelim. Yani on binlerce can kaybi mevcut. Zaten bir cani kaybetmek bile bence bu sekilde göze alinamaz. Ama maddi açidan bile baktiginizda hangisi pahali bilemiyorum su anda.
- "Bu sehirleri yeniden insa etmek bizim için yeni bir sinav anlamina da geliyor"
Soru: Türkiye'de bu alternatif modeller hiç uygulandi mi?
Çelik: Türkiye'de bunun mümkün olabildigini gösterecek örnekler aslinda yok degil. Yani Turgut Cansever'in tasarladigi projeler var. Bunlari birçogunu hayata geçiremedi istedigi gibi ama bu projeler incelenebilir. Deprem için pilot sehir önerisi var mesela.
Ballikuyumcu evleri gibi yakin dönemde simdi Sivas Kaleardi'nda insaati baslayan yerlesimler gibi bu tasavvurun, bu fikrin nasil mümkün olabilecegini gösterecek yerlesimler de var. Bunlarin aslinda daha çok ön plana çikarilmasi lazim. Çünkü insanlarin gördügü seyi kabullenmesi daha kolay gerçekten. Yani bir fikrin görsel olarak somutlasmasi bizim zihin yapimizi baska türlü tetikliyor.
Soru: Depremde zarar gören bölgeler nasil bir yaklasimla kurulmali?
Çelik: Deprem sonrasi bazi ilçeler hatta bazi iller o derece büyük hasar aldi ki bastan kurulmak zorunda. Bu sehirleri yeniden insa etmek bizim için yeni bir sinav anlamina da geliyor açikçasi. Türkiye'nin çok önemli sehirleri bunlar. Bu sehirlerin yeniden insasinda umarim ki Türkiye'nin her alanda örnek kabul ettigi Istanbul'u, bu kötü fiziksel çevresiyle bir kez daha örnek almayiz.
- "Yapilabilecek seylerden biri Istanbul'un desantralize edilmesi için harekete geçmek"
Soru: Istanbul için neler yapilabilir?
Çelik: Olmayan yeni sehirleri biz insa ettik çok yakin zamanlarda. Atasehir yoktu. Kayasehir yoktu. Basaksehir yoktu. Ama bunlari insa ederken de bildigimizden sasmadik. Yani depreme hazir, afetlere hazir bir sehir olarak insa ettigimizi söyleyemeyecegim.
Yapilabilecek seylerden biri Istanbul'un desantralize edilmesi için harekete geçmek. Istanbul'un yakin çevresinde hem Trakya Balkan tarafinda hem de Anadolu tarafinda sehirler biraz desantralize edilerek nüfus baskisini azaltma yönünde mekan politikalari gelistirilebilir.
Turgut Cansever çok önemli bir insan. 1999 depremi sonrasi uzun bir çalisma sonucunda olasi büyük Istanbul depreminden etkilenecek sehri desantralize edip ona çözümler arayan raporlar ve projeler yayinlamisti mesela. Belki o raporlara tekrar dönüp bakmak lazim. Çünkü o raporlar çok disiplinli bir ekibin titizce çalismasi sonrasi ortaya koyuldu. Bunlar çok gerçekçi iktisadi ve matematiksel hesaplari yapilmis, maliyetleri ortaya konmus hesaplar, raporlar ve öneriler.
Ama mevcut yapi stoku ne olacak derseniz, bu daha teknik bir konu. Riskli binalarin tespiti ilk yapilacak sey. Bu büyük oranda yapildi ve yapilmaya devam ediyor. Ama bizim kentsel dönüsüm modelini düsünelim. Bu sistem neye dayaniyor? Bir yapi var. Bu yapiyi depreme dayanikli sekilde yeniden insa etmek istiyorsunuz. Nasil insa ediyoruz? Imari artiriyoruz orada. Sizin 5 katli bina oluyor 8 katli, 10 katli. Ama altyapimiz ayni. Planlamamiz ayni. Nüfus ve yogunluk artti.
Bu, problemlerden birisi. Ikincisi, betonarme yapilarin belli bir ekonomik ömrü var. Artik herkes asina bu tabirlere. Bu yeniledigimiz, dönüstürdügümüz yapilarin da belli bir ömrü olacak. 40 sene sonra da bunlarin dönüsümünü konusacagiz. O zaman peki bir kere daha mi yogunlugu artirarak dönüsecegiz? Bunlarin da uzun vadeli projeksiyonlarini yapmak lazim. Yani büyük bir devletin 100 yillik, 200 yillik planlarla hareket etmesi lazim. Onun için kentsel dönüsüm, binalari yenilemek bir yöntemdir. Ancak bunu olumsuz yönleriyle beraber düsünüp daha uzun vadeli desantralizasyon planlarini harekete geçirmemiz lazim.
- "TOKI'nin bu açidan bir görevi oldugunu düsünüyorum"
Soru: Kamusallasma ve TOKI çözüm olur mu?
Çelik: Aslinda yapi yönetmeligine göre dogru biçimde üretilmis bir konutun yikilmasini beklemeyiz. Onun için TOKI'nin yaptigi evler, KIPTAS'in yaptigi evler, kamu eliyle yapilmis evler depremde yikilmadilar. Bu bir basari midir? Evet tabii ki basaridir ama aslinda olmasi gerekendir.
TOKI'nin mesela yangin sonrasi ve deprem sonrasi çesitli yerlerde yerel bilgiyi de önceleyerek ve hassasiyet göstererek ortaya koydugu ve ortaya koymak istedigi örnekler var. Bunlardan da bahsetmek mümkün. Mesela Iznik'te yapilmis yapilari var. Elazig'da yapilmis yapilar var. Buralarda bazi olumlu örnekler var. Bu bana sunu hissettiriyor. Kamunun bazi konularda öncü olabilecek bir rolü var aslinda ve bunu yapmak da kamunun görevi oluyor bir noktada. Iyi örnekleri ortaya koyarsa, insanlar iyi örneklerden ilhamla onlari görüp bunun mümkün oldugunu gördükçe o yöne yönelebiliyor. Onun için TOKI'nin bu açidan bir görevi de oldugunu düsünüyorum.
- "Ev denen seyin apartman dairesi degil müstakil birim olarak tariflenmesi gerekiyor"
Soru: Ev mefhumunu yitirdik mi?
Çelik: Insanlarin yasadigi mekanlar; evler, Türkiye'de temelde apartman daireleri olarak algilanir. Evden kasit "Bir toprak parçasi üstüne oturan, içinde bir ailenin yasadigi müstakil birim" olarak tekrar tanimlanmali diye düsünüyorum.
Bundan "Türkiye'deki herkes müstakil evlerde yasamalidir" sonucu çikarilamaz. Ama ülkece kavramsal tarif olarak ev denen seyin bir apartman dairesi degil ancak ve ancak çocuklarin çizdigi bir tane çatisi olan bir müstakil birim olarak tariflenmesi gerekiyor.
Apartman dairelerinin bir baska alti çizilmesi gereken durumu da su: Insaat sektörü konut üretimini bir gayrimenkul degil de sanki menkul kiymet gibi degerlendirmemizin önünü açiyor. Bu tanimi tekrar yapmanin, dedigim gibi bizim mekansal çevreye ve insanca bir sehre bakis açimizda önemli oldugunu söylemek lazim.