Bilim insanlari Çanakkale'deki "Kalpli Göl"de yeni tür mikroorganizmalar kesfetmeye çalisiyorÇigdem Münibe Alyanak- ÇOMÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Dr. Ögretim Üyesi Tülay Bican Süerdem: - "Bu mikroorganizmalar bünyesinde enzim üretebiliyor. Ürettikleri enzimler gida sanayisinde, saglik sektöründe, asi, hormon eldesinde gida koruyucu katki maddeleri olarak kullanilabiliyor" - Alexandria Troas Antik Kenti Kazi Baskani Prof. Dr. Erhan Öztepe: - "Gelecek yil, antik liman çevresinde su altinin ta

Bilim insanlari Çanakkale'deki "Kalpli Göl"de yeni tür mikroorganizmalar kesfetmeye çalisiyorÇigdem Münibe Alyanak- ÇOMÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Dr. Ögretim Üyesi Tülay Bican Süerdem:
- "Bu mikroorganizmalar bünyesinde enzim üretebiliyor. Ürettikleri enzimler gida sanayisinde, saglik sektöründe, asi, hormon eldesinde gida koruyucu katki maddeleri olarak kullanilabiliyor"
- Alexandria Troas Antik Kenti Kazi Baskani Prof. Dr. Erhan Öztepe:
- "Gelecek yil, antik liman çevresinde su altinin ta

ÇANAKKALE (AA) - ÇIGDEM ALYANAK - Çanakkale'nin Ezine ilçesine bagli Dalyan köyünde yilin bazi günlerinde pembe renge bürünen "Kalpli Göl"de arastirma yürüten bilim insanlari, yeni tür mikroorganizmalar kesfetmeyi amaçliyor.

???????Alexandria Troas Antik Kenti'nin iç limaninda yer alan, derinligi 2 ila 3 metre olan ve "Pembe Göl" olarak da bilinen "Kalpli Göl"de yogun tuz orani nedeniyle gözle görülür canli yasamiyor.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Temel ve Endüstriyel Mikrobiyoloji Ana Bilim Dali'nda görevli Dr. Ögretim Üyesi Tülay Bican Süerdem ile Saglik Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tibbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü Dr. Ögretim Üyesi Gülçin Özcan Ates, dünyada bu renkteki 8 gölden biri oldugu belirtilen "Kalpli Göl"deki mikroorganizmalari arastirmak üzere 2021'in ekim ayinda ön çalismalara basladi.

"Küf Çesitliliginin Arastirilmasi" adli Bilimsel Arastirma Projesi'ni (BAP) hazirlayarak arastirmalara yeni boyut kazandiran Süerdem ve Ates, 2022'nin mart ayindan itibaren "Kalpli Göl"den her 3 ayda bir su, toprak, hava örnekleri aliyor.

Gölün içinde barindirdigi mikroorganizmalarin, hangi mikrobiyolojik çesitliligi gösterdigini arastiran bilim insanlari, proje kapsaminda gölden aldiklari örneklerden yaklasik 1000 izolat (mikrobiyal veya viral saf numune) kütüphanesi olusturdu.

Laboratuvar çalismalarina devam eden Süerdem ve Ates, Türkiye mikrobiyotasi (kisisel ekosistem) için önemli katki saglayacagina inandiklari potansiyel yeni tür mikroorganizmalar kesfetme yolunda ilerliyor.

Tülay Bican Süerdem, AA muhabirine, inceledikleri mikroorganizmalarin bazilarini cins düzeyinde tanimlamasini yapabildiklerini, tür bazina inebilmek için moleküler bazi identifikasyon (kimlik belirleme) yöntemlerine ihtiyaç oldugunu söyledi.

Moleküler düzeyde tanimlama yaptirabilmenin finansal destek gerektigini belirten Süerdem, "BAP bütçesi dahilinde basit bir izolasyon çalismasi yapabildik ama bunu daha ileri basamaklara götürmek istiyoruz. Mikroorganizmalarla ilgili küf ve maya çalisiyoruz. Bakterileri de ilave ederek hangi mikroorganizmalarin nasil bir enzim profilleri var ona bakiyoruz." dedi.

- "Yeni bir antibiyotik kesfinden bile söz edebiliriz"

Izolatlar neler üretir, hangi alanlarda yararlanilabilir, gida, saglik ve biyoteknolojik anlamda bu mikroorganizmalardan nasil fayda saglanir düsüncesiyle ögrencileri de bu çalismalara entegre ettiklerini dile getiren Süerdem, yaptiklari çalismalarda potansiyel yeni tür, yeni kayit olma özelliginde mikroorganizmalar gözlemlediklerini söyledi.

Süerdem, "Göl niçin pembedir?" fikriyle yola çikmadiklarini ancak yaptiklari literatür çalismalarinda "dunaliella salina" adli bir fitoplanktonun buna neden oldugu bilgisine ulastiklarini ifade etti.

Gölün rengiyle ilgili ayri disiplinlerle çalisma yapilabilecegini belirten Süerdem, söyle konustu:

"Finansal destek buldugumuzda ya da daha az sayidaki izolatlarimizla moleküler identifikasyon yaptigimizda bu isin çok daha derinine yani gen seviyesine inilmis olup, yeni tür çikma olasiligi yüksek potansiyel mikroorganizmalar oldugunu söyleyebiliriz. Buna nereden vardik? Bu tanimlama islemlerini yaparken morfolojik, kültürel tanimlamalardan hareket ediyoruz. Tür bazinda ise çok daha zaman alici çalismalara ve moleküler düzeydeki çalismalara ihtiyaç var. Yaptigimiz çalismada farkli olarak gözlemledigimiz, ilk defa görüyoruz dedigimiz birden fazla türümüz var. Yeni bir tür kesfi yapilirsa Türkiye mikrobiyota çesitliligi için çok önemli katki olacak. Bu mikroorganizmalar bünyesinde enzim üretebiliyor. Ürettikleri enzimler gida sanayisinde, saglik sektöründe, asi, hormon eldesinde gida koruyucu katki maddeleri olarak kullanilabiliyor. Yapilarinda neler varsa o tespit edilen türde bunlar ortaya konuldugunda yeni bir antibiyotik kesfinden bile söz edebiliriz."

Avrupa Birligi projesine dönüstürmeyi hedefledikleri çalismada örnekleme alirken siyah tabaka olusumunu gözlemlediklerini ve bozulmus yumurta kokusu aldiklarini kaydeden Süerdem, üzerine basildiginda çamurun balçik gibi içine çektigini, bu nedenle ziyaretçilere gölün suyuna dokunmalari halinde ellerini yikamalari uyarisinda bulundu.

- "Bu mikrobiyolojik yasam alani, özel bir alan"

Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Ögretim Üyesi ve Alexandria Troas Antik Kenti Kazi Baskani Prof. Dr. Erhan Öztepe de "Kalpli Göl"ün son yillarda çok popüler hale geldigini, bunda sosyal medyanin gücünün de etkili oldugunu belirtti.

"Kalpli Göl"ün Alexandria Troas Antik Kenti'nin iç limani olduguna deginen Öztepe, "Roma limani olarak insa edilmis ve 400-500 yil kadar da çok aktif kullanilmis. Özellikle önemli ihraç kalemi olan devasa granit sütunlarin ihracatinin durmasindan ve kentin ekonomisinin degismesinden sonra kentin kiyisindaki bu önemli ticaret noktasi, gerekli destegi bulamadigi, belki de temizlik, bakim isleri yapilamadigi için karalasmis." degerlendirmesini yapti.

1520'li yillarda Piri Reis'in bölgedeki haritalarinda hem Alexandria Troas'in yerinin hem de bugün göl halinde olan iç liman bölgesinin görülebildigini bildiren Öztepe, 18. yüzyil haritalarinda da alanin seklinin bugünkü gibi oldugunu dile getirdi.

Gölün deniz suyu ve tuzu içermesi, yaklasik 1000 yildir bu halde kalmasi neticesinde kendi içerisinde bir yasam alani olusturdugunu ifade eden Öztepe, "Pembe Göl" olarak bilinse de asla seker pembesi bir tona bürünmedigini, kiremit kirmizisi gibi oldugunu anlatti.

Genelde eylülün ikinci yarisi ve ekimin baslangicinda, bir de martta gölün görüntüsünün kiremit kirmizisina dönüstügü, yilin diger bölümünde daha açik renkte oldugu bilgisini veren Öztepe, sunlari kaydetti:

"Bu mikrobiyolojik yasam alani, özel bir alan. Türkiye'deki antik kentlere, özellikle limani olan kentlere baktigimizda içinde su hapsolmus kent sayisi çok az, belki yok denilecek kadar az. Bu açidan bu durum, Alexandria Troas'i özel bir Roma kenti, bir sahil kenti haline getiriyor. Bu alanla ilgili birtakim çalismalar yapmaya basladik çünkü son 3 yildir ciddi bir ziyaretçi sirkülasyonu olusmaya basladi. Insanlara bu alanin önemini anlatacak bilgilendirme levhalari olusturulmasi, alanda birtakim düzenlemelerin yapilmasi zorunluluk haline geldi. Balçik bir zemine sahip olan gölün derinligi 2-3 metre arasinda degisiyor. Gelecek yil, antik liman çevresinde su altinin taranmasini ve haritalandirilmasini bugünün bize sagladigi teknolojik imkanlarla yapacagiz. Bu kapsamda Kalpli Göl'ü de taramayi düsünüyoruz ama bize ne kadar sonuç verir. onu zaman gösterecek."

Prof. Dr. Öztepe, gölü 2011'den beri her yil fotografladiklarini belirterek, "Gördügümüz kadariyla küresel iklim degisikligi de etken çünkü sicaklik degisimleri göldeki renk degisimini tetikliyor. Bu yaz inanilmaz sicakliklar yasiyoruz. Eylül ayinin sonuna geldigimiz su günlerde bile günesin etkisi oldukça fazlasiyla hissediliyor. Belki son 10 yildir, biz geldigimizden bu yana da degisim oldu." ifadelerini kullandi.