GÖRÜS - Degisimi hizlandirmanin önemi: Es zamanli kuraklik ve sel tehlikesiDr. Baran Bozoglu- Iklim krizi ile birlikte belirli bölgelerde yagislarin sikligi ve siddetinin artacagini biliyor ve bunu yasiyoruz. Bu sularin depolanmasi durumunda sel felaketlerinin önlenmesinin yaninda yerel su ihtiyaci rahatlikla karsilanabilir

GÖRÜS - Degisimi hizlandirmanin önemi: Es zamanli kuraklik ve sel tehlikesiDr. Baran Bozoglu- Iklim krizi ile birlikte belirli bölgelerde yagislarin sikligi ve siddetinin artacagini biliyor ve bunu yasiyoruz. Bu sularin depolanmasi durumunda sel felaketlerinin önlenmesinin yaninda yerel su ihtiyaci rahatlikla karsilanabilir

Dr. Baran Bozoglu, Türkiye'de son dönemde es zamanli gerçeklesen kuraklik ve sel felaketlerini ve ne gibi önlemler alinabilecegini Dünya Su Günü vesilesiyle AA Analiz için kaleme aldi.

***

22 Mart Dünya Su Günü'nde bu yilin temasi "degisimi hizlandirmak" olarak belirlendi. Geçen seneki tema ise "yeralti suyunu görünür yapmak" idi. Peki hayatin kaynagi olan, eksikliginde yasamimizin mümkün olmadigi suya gerçekten deger veriyor muyuz ve suya deger vermek için degisimi neden hizlandirmaliyiz?

Su döngüsü ile bir su molekülü dünya ölçeginde yolculuga çikiyor. Bir su molekülü 100 yillik yolcugunda, 98 yili okyanusta, 20 ayi buzda, 2-3 haftayi göl ve derede ve bir haftadan az zamani atmosferde geçiriyor. Ne muhtesem bir döngü... Su, tarihtir ve hafizadir.

Birlesmis Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkinma Hedeflerinin altincisi olan "temiz su ve sanitasyon" hedefine dair ilerleme raporu yayimlandi. Dünya ve ülkemiz ölçeginde önemli verileri de barindiran bu rapora göre dünyada 2,2 milyar insan, yani dünya nüfusunun yüzde 29'u güvenli içme suyu hizmetinden, dünya nüfusunun yüzde 55'ini kapsayan 4,2 milyar insan ise saglikli sanitasyon hizmetinden mahrum. Dünya nüfusunun yüzde 40'i olan 3 milyar insan, evde su ve sabun ile elini yikayacak ortama sahip degil. Çogunlugu yüksek gelirli olan ülkelerin yaklasik yarisinda evsel atik sular uygun sekilde aritilmiyor. 3 milyar insanin kullandigi suya dair veriler yetersiz. Bu durum, insanlarin kullandigi su kaynagi çesitlerinin belirsiz oldugunu ve kirlilik durumlarinin bilinmedigini gösteriyor. 2015 yilina göre su verimliligi küresel ölçekte yüzde 4 oraninda artti. Bununla birlikte 2,3 milyar insan su stresi olan ülkelerde yasiyor. Raporda ülkemizin yüzde 35 oraninda güvenli sanitasyon hizmetine erisemedigi ve evsel atik sularin sadece yüzde 36 oraninda uygun sekilde aritildigi not ediliyor. Ayrica ülkemizin temiz su kaynaklarinda yüzde 45 oraninda bir çekilme var. Su stresimizin ne kadar yüksek oldugu bu orandan da anlasiliyor. Entegre su yönetimimize ise 100 üzerinden 72 puan verilmis.

- Kuraklik ve seller

Iklim degisikliginin yarattigi krizden en çok etkilenecek bölge, ülkemizin de yer aldigi Akdeniz Havzasi. Bu havza içinde en riskli bölge ise Anadolu cografyasi yani Türkiye. Ülkemizde bir taraftan kurakligi konusurken diger taraftan sel felaketlerinde maddi ve manevi kayiplar yasiyoruz. Bir çeliski gibi görünen bu durum aslinda beklenen bir sonuç. Birçok ulusal ve uluslararasi raporda iklim degisikligi ile birlikte siddetli hava olaylarinin sayisinda ve etkisinde artis olacagi belirtiliyor. En son yayimlanan Hükümetler Arasi Iklim Degisikligi Paneli (IPCC) Altinci Sentez Raporu'nda da bu olaylara vurgu yapiliyor.

Iklim degisikligi her noktada ayni etkiyi yaratmiyor. Yani iklim degisikligiyle beraber ekstrem hava olaylarinin sikligi ve siddeti artis gösterecek. Bu olaylar kimi bölgelerde kuraklik etkisi yaratirken kimi bölgelerde ise siddetli yagisi getiriyor. Bazi bölgelerde ise tüm olaylar bir yil boyunca birlikte yasaniyor. Dolayisiyla aslinda ortada bir çeliski yok. Öngörülen ve modellenen bir süreci yasiyoruz. Sanliurfa'da uzun süre yagisin olmamasi ve ardindan kisa sürede yogun bir yagisin olmasi sel felaketinin siddetini artiriyor. Topragin uzun süre kurak kalmasi yüzey yapisinin suyu alt tabakalara geçirecek formunun zayiflamasinin yaninda, kisa sürede yükün fazla olmasi suyun hizlica akisa geçmesine neden oluyor. Kurumus ve bitkisiz toprak asfalt etkisi yaratiyor. Suyun özgün yapisindan kaynakli çesitli teknik fiziksel açiklamalar da var kuskusuz. Ancak asil odaklanmamiz gereken alan, BM Dünya Su Günü temasinda belirttigi gibi "degisimin hizlanmasi" noktasidir.

Anadolu'nun iç kesimlerinde kuraklik gittikçe artarken kuzey bölgelerimizdeki kir ve kentlerde sellerin yasanacagini; batidaki ve güneydeki kentlerimizde deniz seviyesindeki artisla beraber maddi ve manevi kayiplarin artacagini; deniz ekosistemindeki degisim ve asitlenmeyle birlikte tür çesitliliginde degisikliklerin olacagini biliyoruz. Çesitli bilimsel modelleme çalismalarinda Avrupa'da deniz seviyesindeki yükselisten en çok etkilenecek kiyi kentlerinin basinda Istanbul ve Izmir geliyor. Bu felaketleri çok daha az etkilenerek atlatabiliriz. Dolayisiyla iklim degisikligine uyum saglamaya odaklanmaliyiz. Gerek IPCC raporunda ve gerekse yukarida detayli olarak yüzdelerle aktardigim BM Su Ilerleme Raporu'na göre yapilmasi gerekenleri siralayabiliriz.

- Kayiplari azaltmak için neler yapilabilir?

Öncelikle su kaynaklarimizi korumali ve kirliligi engellemeliyiz. Atik sulari bir su kaynagi olarak degerlendirmeli ve yüzde 4 civari olan aritilmis sularin peyzaj, tarimsal sulama, sanayi gibi alanlarda tekrar kullanimini artirmaliyiz. Kuraklik riskini azaltacak bu önlemlerin yaninda, yüzde 70'leri asan tarimsal sulamadaki su ihtiyacimizi azaltmak için sulama tekniklerimizi degistirmek ve suyun olmadigi yerlerde sulu tarimdan vazgeçmek önemli adimlar olacaktir. Sel sularini ayni zamanda bir su kaynagi olarak görmeliyiz. Iklim krizi ile birlikte belirli bölgelerde yagislarin sikligi ve siddetinin artacagini biliyor ve bunu yasiyoruz. Bu sularin depolanmasi durumunda sel felaketlerinin önlenmesinin yaninda yerel su ihtiyaci rahatlikla karsilanabilir. Tabiri caizse krizi firsata çevirmek, iklim degisikligine uyum saglamak amaciyla yer alti suyu depolama çalismalarina odaklanmak gerekiyor. Jeolojik ve jeofizik çalismalar yapilarak sel sularinin yer altinda genis alanlara depolanmasi ve kurak dönemlerde bu sularin aritilarak kullanilmasi mümkün. Bu uygulama kentsel su ihtiyaci için büyük çapli parklarda, statlarda ve millet parklarinda hayata geçirilebilir.

Agaçlandirmayi artirarak topragin kurak halini ve toprak kaybini gidermek özellikle Sanliurfa gibi bölgelerde mümkün. Bunun yani sira sellere dair erken uyari sistemleri olusturmaliyiz. Erken uyari sistemlerinin birçok kurumumuzun eylem planinda var oldugunu ancak uygulamaya henüz geçilemedigini görüyoruz. Örnegin Sanliurfa'da sokak bazli erken uyari yapilmis olsaydi bölgenin daha önceden bosaltilmasi saglanarak kayiplar azaltilabilirdi. Havza eylem planlarimizin birçogunda sel durumunda kentlerde nereleri su basacagi haritalarla belirlenmis durumda. Günümüzün uydu teknolojisi de çok kisa sürede yagisin kentlerin hangi bölgelerinde sorun yaratacagini tespit edebiliyor. Teknoloji ve bilim bizi iklim krizinden koruma potansiyeli tasiyor. Yeter ki buna odaklanalim. Degismeyen tek sey degisimin kendisidir. O halde iklim krizine karsi kayip ve zararlari azaltmak üzere kaçinilmaz olan "degisimi hizlandirmaliyiz."

[Dr. Baran Bozoglu, Hacettepe Üniversitesi Ögretim Görevlisi ve Iklim Degisikligi Politika ve Arastirma Dernegi Baskani]

* Makalelerdeki fikirler yazarina aittir ve Anadolu Ajansinin editöryal politikasini yansitmayabilir.